29 Haziran 2010

Valencia Kuralları

Red Bull'lar için tatlı-ekşi, Mclaren'ler için iyi, Ferrari için berbat bir pazar günü oldu Valencia'da. Webber'in kazasından Kobayashi'nin sürüşüne, Alonso'nun isyanından Hamilton'ın çakallıklarına kadar analizini yapalım.

Webber, start verildiği andan itibaren olabilecek ne kadar şanssız/kötü şeyin başına gelmesiyle, o günü kesinlikle unutmak isteyecektir. 2. başladığı yarışta önce Hamilton ve Alonso'ya, ritmini tamamen kaybetmesiyle de Williams'ların arkasına kadar herkese geçildi. Valencia gibi pist üstü geçişin neredeyse imkansız olduğu bir pistte bu, yarışınızın bir mucize olmaması durumunda bitmesi demek. Yine de Mark Webber'in başına daha neler neler gelebileceğini o sırada tahmin edemezdik. Pitstopunu erken yapıp arkada temiz pistte hızlı turlar atarak, yarışa gizli gizli ortak olmak istemişti Avustralyalı pilot ve takımı. Ama bu sefer de sol ön lastiği çıkmadı pitte ve çok önemli saniyeler kaybetti. 2 tur sonra da Kovalainen'in Lotus'unu rampa şeklinde kullanarak havalandı ve aslında çok daha fazla zarar görebileceği kazadan hafif sıyrıklarla ayrıldı. Serhan Acar'ın da anlattığı 1999 Le Mans kazası, o an benim de aklıma geldi, videosu da aşağıda. Aracı havalanan Webber, havada hızlı taklalar atarak ağaçların arasına düşüyor. Sanki biri eliyle oyuncak bir arabayı kaldırıp bir yerlere fırlatır gibi adeta. Bu iki ciddi kazadan sıyrıklarla çıkan Mark Webber'in, bisiklet kazasında bacağını kırdığını da unutmayalım.

Mark Webber ile başladık, zira o kaza olmasaydı yine diğerleri kadar sıkıcı bir Valencia GP izleyebilirdik. Neyse ki zarar görülmeden atlanan bu kaza, yarışa da ciddi bir heyecan getirdi. Charlie Whiting, anında güvenlik aracını piste yolladı. Bu sırada start finiş düzlüğünde 4 araç vardı: Vettel-Hamilton-Alonso-Massa. Vettel, en önde olmanın verdiği avantaj ile Güvenlik Aracı pitten çıkmadan turuna devam edebildi. Hamilton, aslında Maylender'in SLS'inin yanında çok çarpıcı 1-2 saniye geçirdi. Güvenlik Aracı'nı görüp ilk önce yavaşlıyor, emin olamıyor ve kazanma hırsı ile muhtemelen "kendime avantajı sağlayayım, sonrasına bakarız" şeklinde bir düşünce ile SC'yi geçip gidiyor. Ve kendine inanılmaz bir avantaj sağlıyor. Çünkü o sırada SC, yarışın geri kalanındaki Kobayashi'yi oynuyor. Arkasında kalanlar yavaş olacak, önünde olanlar o eşiği geçmiş ve galibiyet için yarışıyor olacak.

Bu noktada kafama takılan sorular var. Hamilton'ın kuralları deldiği, illegal bir şey yaptığı çok açık. Bunu Maylender de biliyor, Alonso da biliyor, FOM kameramanları bile muhtemelen biliyor. Yine de Hamilton'ın hareketi, yarışın devamından uzun bir süre sonra inceleme altına alınıyor ve arkasından yine çok uzun bir süre geçtikten sonra karara bağlanıyor. Bu sırada zaten iş işten geçmiş ve Hamilton, kazandığı avantajın yanında çok küçük bir ceza ile yarışına devam etmiş oluyor. Burada isyanları oynayan Ferrari'yi kim suçlayabilir? Aslına bakılırsa pitten geçiş ve dur kalk cezalarına itiraz edilemiyor olması, Hamilton için, bu cezayı almayı daha da cazip kılıyor. Çünkü yarıştan sonraya kalabilecek herhangi bir değerlendirme, ona gerçekten hakkettiği derecede bir ceza anlamına gelebilirdi.

Bir bakıma Hamilton'ın yaptığı, sigara ve yüksek ses yasaklarını bilerek delen turizm işletmelerinin, bu sayede cezalardan çok daha büyük paraları kazanması ile aynı şey. Kendine ceza bütçesi yarat ama çok daha fazlasını cebe indir. Bu konuya da çok yakın zamanda bir ayar verir FIA.

Yarışa dönecek olursak, bu noktadan sonrası bir yandan Mourinho takımları gibi defans yapan Kobayashi, öbür yandan geçen seneki atak Kobayashi. SC sırasında bütün pilotlar pite dalarken onun dışarıda kalması, Q1'de elenen Japon pilotu bir anda 3.lüğe oturttu. Arkasındaki Button'dan, yeşil bayraklardan sonraki ilk tur içinde bir atak yapmasını, daha sonra da Kobayashi'nin, sıra ile herkese geçilmesini bekliyordum açıkçası. Ama o beni yanıltıp, yeri gelince Button ile arayı açmayı bile başardı. Son turlara girene kadar devam eden bu suni 3.lüğü, uzun zamandan beri ilk defa Peter Sauber'in ekranda, hem de gülümseyerek, belirmesine sebep oldu, bizi de mutlu etti. Defansif Kobayashi'nin pite girip yeni lastik almasıyla atak Kobayashi'ye dönüşmesi büyük zevkti, ama itiraf ediyorum ben izleyemedim. Yarışı Digitürk'ten kaydettim ama TRT, kendi programını kaydırdığı için son bir kaç turu kaydedememiş ve "drive of the day"i de kaçırmış bulundum. Internette bulup izleyeceğim inşallah.

Burada en büyük hayal kırıklığı Mercedes oldu. Cumartesi günü iki pilotuyla birden Q3 göremeyen Mercedes, yarıştan da puan alamamış oldu. Bunda kendi taktiklerinin çok büyük rol oynadığını da belirtmeliyiz. SC arkasında bütün pilotlar sıra ile geçerken Schumacher'in pit çıkışında öylece beklediğini izlemek, gerçekten iç burkucu ve belki de Schumi'nin dönüşünü fazlasıyla temsil eden anlardı.

Yarışın en büyük sürprizi de, gittikçe silikliğe doğru sürüklenen Williams'ın sonunda kendine gelmesiydi. Eski kurt Barrichello ve geçen senenin GP2 şampiyonu Hülkenberg'in rekabetçi turlar atması ve büyükleri ufukta kaybetmemesi, onlar için bir motivasyon olacaktır. En azından yaptıkları geliştirmeler işe yarıyor, yaramayanları da var (bknz Mercedes). Barrichello'nun 4.lüğü ne kadar iyiyse Hülkenberg'in egzosunun şasi ve lastiği yırtması da aynı şekilde kötü. Ama yine de toplamda pozitifte oldukları kesin.

Bu yazı biraz geç kaldı, çok meşgul olduğumdan yarısını yazdığım yazıyı bitiremedim, özürler. Ama beni daha da kötüsü bekliyor. Silverstone sırasında Denizli'de bir arkadaşımın düğününde, Hockenheim sırasında da kendi düğünümde oluyor olucam. Bana yardım etmek isteyen varsa seve seve kabul ederim.

24 Haziran 2010

WRC'nin Yeni Kuralları

FIA, geçen günkü toplantısında sırf Formula 1 için değil aynı zamanda WRC için de yeni bazı kurallar koydu. Konu henüz taze iken bunları da paylaşmakta yarar var.

Nisanda açıklanan 13 yarışlık 2011 takviminde, bir 14. yarış için ihtimal olduğu da eklenmişti. Bu da "acaba Istanbul'u tekrar eklerler mi?" sorularını uyandırmıştı bizde. TOSFED ile konuşurken, Istanbul'un, Kültür Başkenti sıfatıyla böyle bir kıyaktan yararlanma ihtimali olduğunu duymuştum. Ama alınan kararlarda, 2011 takviminin 13 yarış olarak kalmasına karar verilmiş. Böylece bir sonraki Türkiye Rallisi için 1 değil 2 sene beklememiz gerekecek maalesef.

Pirelli, biliyorsunuz Formula 1 takımlarına lastik sağlayıcı olacak 2011'den itibaren. Son 3 senedir de WRC takımlarına aynı hizmeti veriyor. Bir dahaki seneden itibaren, tek lastik sağlayıcı olmayacak WRC sınıfında. Onun yerine isteyen takım, istediği lastik üreticisiyle anlaşabilecek. FIA da burada kontrolör olarak bulunacak, lastiklerin istenen spesifikasyonlarda olduğundan emin olacak. Aslında oldukça zor bir süreç bu. Pirelli'nin elinde halihazırda lastikler var ama yeni gelecek firmalar hem baştan lastik üretmek zorunda kalacaklar hem de belki de tek takıma hizmet verip bu operasyonda ekonomik olarak çok zorlanacaklar. Belki Citroen ve Ford, kendi aralarında bir centilmenlik anlaşması yaparak aynı lastik üreticisiyle anlaşırlar ama bunu yapacaklarını da zannetmiyorum. Junior kategorisi ise tek lastik üreticisiyle devam edecek.

FIA, aynı zamanda, son bir kaç yıldır devam ettirdiği bir ayıbı kapamış. Co-pilot isimleri, araçların camlarından çıkarılmıştı hatırlayacaksınız. Ama aracın içinde pilot kadar, hatta bazı zamanlarda ondan daha fazla, emek harcayan co-pilotların bu şekilde bir saygıyı görmemelerine tepkiler fazlaydı. Sonunda FIA da doğru olanı yapmış ve co-pilot isimlerini de eskisi gibi camlara yazdırmayı kabul etmiş.

Tam olarak Türkçe'sini bilemediğim paddle shift'ler için de bir ihale açan FIA, verilen tekliflerin hiçbirini yeterli seviyede bulmadığı için tek tedarikçi seçmemiş, takımların kendilerinin seçmesine karar vermiş.

Tabi ki S2000'lere geçiş kadar temelden değişiklikler değil ama haberdar olmak lazım değişikliklerden yine de.

Yarışma: Avrupa GP

Zaman o kadar hızlı geçiyor ki Valencia GP zamanı gelmiş. Oysa daha Kanada'daki heyecandan adrenalimiz düşmemişti. Bu arada klasik yarışma başlangıcı günümüz olan çarşambayı da atlamışız, bir gün gecikmeli de olsa karşınızdayız. Ben başlıyorum:

Pol: Hamilton
Galibiyet: Alonso
Podyum: Alonso, Hamilton, Vettel
En hızlı tur: Hamilton

Biraz sebeplendirelim. Red Bull'ların, Kanada'daki gibi çok hızlı olmayabilecekleri bir pist Valencia. Mclaren ise güçlü olacaktır, zaten son iki yarışta da duble yaparak rüzgarı arkalarına aldılar. Yine de yatay egzostunu ilk defa Ferrari ve ev sahibi Alonso'nun, Kanada'nın rövanşını alacağını düşünüyorum.

Kısacası gölü mayaladık, bakalım tutacak mı?

23 Haziran 2010

Formula 1'in Yeni Kuralları


Bugün FIA, bir kısmı hemen etkili olmak üzere ama çoğu 2011 sezonundan itibaren geçerli olacak önemli kural değişiklikleri yaptı. Hemen onlara kısaca bakalım. Uzun yazıyı daha sonra yazarız çünkü belli olmaz, bazı değişiklikler olabilir hala, boşu boşuna yazmış oluruz.


- Pirelli has been selected as the single tyre supplier for the FIA Formula One World Championship for a period of three years, commencing in 2011. The sole supplier will undertake to strictly respect the sporting and technical regulations implemented by the FIA.

Pirelli'nin F1'in lastik tedarikçisi olarak seçileceği bir süredir biliniyordu. Zaten takımların üstünde anlaştığı bir konuda FIA, son kararı vermek istedi sadece. 2011'den itibaren 3 sezon boyunca Italyan lastik üreticisi, F1'in tek tedarikçisi olacak. Michelin, Türkiye GP'sine son bir çıkartma yapmış ama başarılı olamamıştı. Fiyatları fazlasıyla yüksek olan Fransızlar, aynı zamanda tek üretici olmak istemiyorlardı, rekabet de istiyorlardı. Bu da takımların hangi lastik üreticisini seçeceği ve araçlarını o zamana kadar dizayn edemeeceği anlamına geliyordu. Bir ara da Cooper Avon teklif vermişti ama o arada kaynadı. Hala WRC gibi son derece üst düzeyde motorsporları sınıflarına lastik üreten Pirelli'yi şimdiden tebrik ediyoruz. Zaten lastik konusunda daha uzun yazılar gelecek sene boyunca.

- A proposal relating to specific licences for members of staff of competitors entered in the FIA World Championships has been submitted to the Formula One Commission. This is under consideration for implementation in the FIA Formula One World Championship from the start of 2011, with a view to inclusion in other FIA World Championships in the future.

Takım personeline de, pilotlara süperlisans verilmesi örneğindeki gibi, lisans verilmesi konusu ilk defa geçen sene Briatore olaylarından sonra konuşulmaya başlanmıştı. Renault'nun crash-gate'i davası, Paris mahkemelerinden usülsüzlük yüzünden geri dönmesi üstüne FIA, bu konuyu iç hukukuyla halletme yoluna gidiyor bu kuralla. Böylece FIA, Briatore'nin F1'e dönüş yolunu kapamış ya da en azından kendi insafına bırakmış oluyor. Aynı şey tabi ki Pat Symonds için de geçerli. Bu kuralın henüz değerlendirme aşamasında olduğu ve kesinleşmediğini de belirtelim.

- With immediate effect, no car may overtake until it has passed the first safety car line for the first time when the safety car is returning to the pits. However, if the safety car is still deployed at the beginning of the last lap, or is deployed during the last lap, it will enter the pit lane at the end of the lap and the cars will take the chequered flag as normal without overtaking.

Hemen işleme koyulan kurallardan ilki, son turda Güvenlik Aracı ile alakalı. Monaco'da Schumacher'in Alonso'yu geçişini hatırlayacaksınızdır. Kurallardaki bu gri bölümü kapatmaya niyetli olan FIA, son tur eğer güvenlik aracı altında başlanırsa bundan sonra geçiş olamaz diyor. Peki bir fantazi: Son tura kadar pistte olan güvenlik aracı, son turdan önce pite giriyor ve arka arkaya giden araçlara son turda kapışma şansı tanınıyor. Inanılmaz keyifli bir tur olurdu kesin.

- With immediate effect, any car being driven unnecessarily slowly, erratically, or which is deemed potentially dangerous to other drivers, will be reported to the stewards. This will apply whether any such car is being driven on the track, the pit entry or the pit lane. In order to ensure cars are not driven unnecessarily slowly on in-laps during qualifying or reconnaissance laps when the pit exit is opened for the race, drivers must stay below the maximum time set by the FIA between the safety car line after the pit exit and safety car line before the pit entry. The maximum time will be determined by the race director at each event prior to the first day of practice, but may be amended during the event if necessary.

Bu kural, antreman veya sıralama turlarında, araçların gereğinden yavaş gidip diğerlerinin yolunu bloke etmesiyle alakalı. Bu tip olaylar, arasıra pilotların arasında tartışmalara yol açabiliyor. Yine de bence kural, gri alan bulunabilecek veya zamanı gelince itiraz edebilecek şekilde flu yazılmış.

- From 2011, any driver whose best qualifying lap exceeds 107% of the fastest Q1 qualifying time will not be allowed to take part in the race. Under exceptional circumstances, however, which may include setting a suitable lap time in a free practice session, the stewards may permit the car to start the race. Should there be more than one driver accepted in this manner, the grid order will be determined by the stewards.

%107 kuralı; özlemiştik kendisini. 3 yeni takımla beraber seneye gelecek bir yeni takımın daha kabusu olabilecek kural, aslında bu sene başında getirilmeliydi belki de. Sonuçta fazla yavaş olan araçlar her zaman tehlikedir. Yine de FIA insaflı davranmış. Söz konusu araç/pilot, başka herhangi bir seansta (mesela serbest antremanlarda), gerekli zaman barajını aşmışsa, yarış komiserleri tarafından yarışa eklenebiliyor. O zaman da gridi, komiserler belirliyor. Buradaki bir detay, F1.com'un olaya bakışı. "1-2 yeni takıma sıkıntı yaratabilecek kural" olarak tanıtılmış bu satırlar, yani Lotus, belli ki onların gözünde sıkıntı yaşamayacak gibi duruyor.

- From 2011, adjustable bodywork may be activated by the driver at any time prior to the start of the race and, for the sole purpose of improving overtaking opportunities during the race, after the driver has completed two laps. The driver may only activate the adjustable bodywork in the race when he has been notified via the control electronics that it is enabled. It will only be enabled if the driver is less than one second behind another at any of the pre-determined positions around each circuit. The system will be disabled the first time the driver uses the brakes after the system has been activated. The FIA may, after consulting all the competitors, adjust the time proximity in order to ensure the purpose of the adjustable bodywork is met.

2011'in en komplike kuralı, hareketli arka kanatlar. Arka kanatları pilot, kokpitin içindeki bir düğme ile, her pistin sadece daha önceden belirlenmiş yerlerinde, önündeki pilotun bir saniyeden daha yakınındaysa değiştirebilecek. Bu süreyi, aracın içindeki elektronik bir alet ölçecek ve sistemi aktive edicek. O andan pilotun bir sonraki frene bastığı ana kadar sistem açık kalacak ve kanat ile oynanabilecek. Peki bir soru; mesela bir pilot, sistem aktive olduktan sonra geldiği ilk fren noktası hafifse ve ayağını gazdan çekip (frenlemeden) burayı atlayabiliyorsa sistemi kullanmaya devam edebilecek mi? Bence bu her pilotun/takımın aklına geliyordur ve ileride "frene basana kadar" kısmı, yine "daha önceden belirlenen bir yere kadar" ile değiştirilir. Unutmayalım ki F1 camiası, kurallardaki grilikleri görmekte, göremiyorsa da yaratmakta ustadır.

- With the exception of the parts necessary for the driver adjustable bodywork, any car system, device or procedure which uses driver movement as a means of altering the aerodynamic characteristics of the car is prohibited from 2011.

Bunun adı F-Duct. Şu anda pilotların elleri veya dizleri ile idare ettikleri sistem, zaten takımlar arasındaki bir centilmenlik anlaşması ile 2011'den itibaren kullanılmayacaktı (KERS'in geçen sene başına gelenler gibi). Ama FIA, bunu kural kitabına da sokmaya karar vermiş.

- From 2011, the minimum weight of the car must not be less than 640 kg at all times during the event.

Minimum ağırlık kuralı, 2011'den itibaren KERS'in geri gelişiyle alakalı. KERS'in getirdiği performans artıları, araca kattığı ağırlık ve aracın ağırlık merkezini bozması yüzünden, harcanan kaynaklar seviyesinde yeterli olmuyordu. Bu yüzden takımlar, KERS kullanmayacak araçları da KERS'li araçlar ağırlığına getirmekte karar kıldılar. Böylece sistemin artılarından, ağırlık dezavantajı yaşamaksızın yararlanabilecek pilotlar. Bunun özellikle gridin en uzun boylu pilotu Kubica'nın işine yarayacağını şimdiden söyleyebiliriz.

- With immediate effect, if a sample of fuel is required after a practice session the car concerned must have first been driven back to the pits under its own power.

Bu, Kanada sıralama turları sonrasını benzinsiz aracını iterek pite götürmeye çalışan Lewis Hamilton'a itafen yazılmış bir kural. Araçlar "kendi güçleri"yle pite dönecek! Kas gücünü boşver Lewis. Bu kural da hemen yürürlüğe giriyor.

- Based on his career resume and comparative F1 testing times, the World Council has approved the granting of a four-race probationary super license to Chinese driver Ho-Pin Tung.

Ho-Ping Tung'u, Galatasaray'ın eski Superleague Formula pilotu olarak da hatırlayabilirsiniz aslında. Ama şu anda Renault'nun test pilotu ve gelecek vaadediyor. Renault takımının sahipleri Genii Capital'in genç pilot programındaki yıldızlarından genç Çinli, 4 yarışlık süper lisans almış bulunuyor.

Bunların yanında pilotların, ehliyetlerini kaybettirecek kadar suçlu görüldükleri sivil bir trafik olayında süperlisanslarının da iptal edilmesi kuralı, burada yer almamış yani kabul edilmemiş. Ama Jean Todt, yine de pilotları bu konuda örnek şekilde davranmaları için uyarmış.

KERS, hareketli arka kanatlar ve (her ne kadar şu anki spesifikasyonlarla üretilecek olsalar da) yeni lastiklerin, 2011 araçlarının tasarımları üzerindeki etkisi yadsınamaz. Ve her yeni kural değişikliğinin Adrian Newey'e yaradığı da aynı şekilde inkar edilemez. 2010 bu kadar heyecanlı geçerken şimdiden 2011'i iple çekmek de bize eziyet değilse ne!

Citroen Ikinci Pilotluğu

Daha önce başlayıp yarıda bırakmışım yazısını bu haberin. Oysa ki Dünya Ralli Şampiyonası'nda kısa vadede takımlar mücadelesinde, uzun vadede pilotlar mücadelesinde büyük etkisini görebiliriz bu satırların.

Bir süredir bahsediyoruz Citroen takımı pilotlarından. Sordo'nun bu seneki kötü performansı ve Ogier'in roket gibi sürüşleri ile takım patronu Quesnel'in kafası karışıktı. Loeb'ün kendi standartlarındaki performansı ve Ford pilotlarının bir türlü ritmi bulamamasına rağmen Citroen, Sordo'nun etrafta olmayışından dolayı bir türlü Markalar Şampiyonası'nda arayı açamıyordu. Yavaş yavaş muhabbetler de Citroen'in seneye fabrika takımında 3 pilot (Loeb, Sordo, Ogier) yarıştırmak için müracaat edeceğine odaklanmıştı.

Belli ki Quesnel, bu seneyi de efektif kullanmak istiyor. Bunun için de Citroen Junior takımının parlayan yıldızı Ogier'i, bu senenin geri kalan toprak rallilerinde Loeb'ün yanına fabrika takımına alıp Sordo'yu Junior Team'e yollamaya karar vermişler. Böylece hem Citroen, daha fazla puan toplamış olur hem de Ogier, fabrika takımı baskısını ucundan tatmış olur. Sordo da üstündeki baskı kalkınca muhtemelen kendine gelir böylece. Yine de asfalt etaplarda fabrika takımının ikinci pilotu olmayı sürdürecek Ispanyol pilot.

Kariyeri boyunca Sordo, hiç bir zaman Ogier'in şu anda çizdiği gibi şahane bir periyod yaşamadı. Ogier'in şu anda yaptıkları, daha çok Loeb'e benziyor ve Fransız takımı, iki Fransız yıldız pilotla yarışmayı tabi ki tercih eder. O yüzden seneye 2 pilotla devam edilecek olursa Loeb'ün yanına kimin oturacağı şimdiden savaş sebebi.

18 Haziran 2010

Blog Garaj

Bu blogu açtığım 14 Aralık'tan beri (ki doğumgünüm de olur kendisi) motorsporları blogu sayısında ciddi bir artış görüyorum. Hem yeni bloglar açılıyor (yanlış anlaşılmasın bir trend yarattım demiyorum, bir trende tutundum diyelim) hem de eski ve güzel blogları öğrenme/tanışma fırsatı elde ediyorum.

Mesela Geçiş Lastiği ve Mali'nin Blogu ile yakın zamanlarda kurulduk. Hava Koridoru vardı ama o bir süredir yazmıyor. Daha sonra 2010 Blog Ödülleri sayesinde Akay ve blogu Pit Cafe ile tanıştım. Daha sonrasında, bence en iyi Türk F1 blogu olan efBir ve Ali Ünal ile de tanıştık Bridgestone davetinde.

Sonra bir gün Akay'ın emaili ile uyandım. Blog Garaj kurulmuştur hayırlı uğurlu olsun diyordu. Kim ne konuştu, nereden ne oldu bilemesem de şaşırtıcı/sevindirici oldu benim için. Blog Garaj, biz motorsporları bloglarını bünyesinde birleştiren, birbirlerine linkleyen ve tanınırlığı/okununurluğu arttırıcı süper bir site hakkaten.

Sizi buradan oraya yollamak istiyorum an itibariyle, gezin, bakın, yorumlarınızı yollayın. Bizler de daha iyi içerik oluşturmak ve bunu sizlerle daha iyi paylaşmak için elimizden geleni yapalım.

17 Haziran 2010

Yarışma: Kanada Sonrası

Bu sefer yarışmayı biraz ertelemiş bulunduk ama inanın işlerim inanılmaz meşgul ediyor beni. Bir yandan da temmuzda evlenecek olmanın verdiği meşguliyet ile çok fazla kendime (ve bloga) vakit ayıramaz oldum.

Yine de yarışmamızı unutmadım. Previously on Yarışma: Obiyah ile Mali, Vettel'e fazla güvenmişler, kuponu direkt genç Alman'a basmışlardı. Ben ise Mclaren'in F-Duct'ına güvenmiştim. Neyse ki motor kapağındaki o boru, beni utandırmadı ve Mclaren'e bir duble getirdi. Şimdi yarışmadaki duruma bakalım bir de.

Mali Selışık: 1+17= 18
Sinan Kolat: 4+13= 17
Sukullacı: 0+8= 8
Obiyah: 2+6= 8

Yarışmamızda işler kızışıyor, ben Mali'yle arayı 1 puana düşürmüşken, üçüncülük mücadelesinde Obiyah da bu hafta tahmin yapmayan Sukullacı'nı yakalamış oldu. Sırada Valencia var, bakalım o neler getirecek?

PS: Fotoğraftaki Salut Gilles de hem çok güzel hem de çok duygusal.

Save the Date: 2 Kasım 2010


Dün sabah aldığım haber ile heyecan yine sardı benliğimi. Gran Turismo 5, sonunda, 2 Kasım 2010 tarihinde satışa çıkacak. Kesin olarak!

Sony E3 Konferansında açıklanan tarih bu, yepyeni trailerı da yukarıda izleyebilirsiniz. 950'den fazla araç, yepyeni pistler ile eski klasikler, yeni seriler var bu sefer oyunda. Araçlardan en enteresanlarından bir kısmı Mclaren SLS Gullwing (F1 güvenlik aracı aynı zamanda biliyorsunuz), Mclaren F1 (ve muhtemelen Prologue'daki Ferrari F1 de vardır), WRC araçları ve onlarla gece etaplarında yarışabiliyor olmak, Londra'nın yanında şehiriçi Roma pisti (acaba Roma Belediyesinin bastırdığı Roma GP için bir çalışma olabilir mi?), NASCAR (sol, sol, sol, sol), Top Gear'ın kendi pistinde yarışmak (hem de Stig olarak)... Saymakla bitmez.

Bir yandan trailer'da heyecan veren şeyler arasında Nürburgring'in geri dönüşü, Sebastian Vettel ve Adrian Newey'in oyunla birebir ilgilenmeleri de var.

2 Kasım'ı nasıl bekleyeceğim bilmiyorum.

14 Haziran 2010

Phil Has Left the Building

Türkiye Rallisi haftasonu, Petter Solberg ile kısa bir sohbet etme şansı bulduğumda, Phil Mills ile ilgili sorular sormuş, geçmişlerini birinci ağızdan öğrenme şansım olmuştu. Petter, WRC'ye ilk başladığı sıralarda daha tecrübeli olan Phil Mills ile çalışmaya başlamış ve sonra aynen devam etmişlerdi. Dile kolay 11 yıl, 152 ralli ve kazanılmış bir Dünya Şampiyonluğu.

Geçen hafta itibariyle Phil Mills, hem Petter Solberg World Rally Team'den hem Petter'in copilotluğundan hem de tümden spordan emekli olmaya karar verdi. Bundan sonraki yarış olan Bulgaristan Rallisi'nden itibaren Solberg'in yanında başka biri oturacak. Takım, henüz yeni copilot seçimini yapmış değil.

Enteresan gelen bir kaç noktayı da not etmek lazım. Uzun süren, birbirine bağlı ve sempatiklikleri ile birbirine uyan bir çiftin, resmi site ve/veya başka bir yerde sebep vermeden pat diye birlikteliklerini bitirmesi enteresan olmuş. Mills'in, hayatın başka yanlarına konsantre olmasının arkasındaki gerçek sebepler nedir merak ettim doğrusu. Sonuçta ikili, Subaru'nun son senelerinde ve Japonlar spordan ayrıldıktan sonra ciddi türbülanslı bir kaç yıl geçirmişler, bu arada hiç başa oynayamamışlardı. Şimdi ise Petter'in kendi takımını kurması ve Citroen C4'lerle gerçekten iyi iş çıkarmaya başlamaları ile gün ışığı bariz bir şekilde görülmüştü. Kötü günlerde Petter ve ekibi ile beraber olan Mills'in bu zamanlaması büyük bir soru işareti olarak bende kalıyor. Eğer daha çok bilgi edinirsem buraya ekler sizlerle paylaşırım. Başka bir şey bilen varsa da lütfen benim merakımı gidersin.

Ite Ite Lewis

Her hikayenin iki tarafı vardır aslında ve Montreal'in hikayesi cumartesi başlıyor. Red Bull'un bu sene 7de 7 pol pozisyonu almasından sonra ilk defa Lewis Hamilton, cumartesi ilk cebi kazandı ve buradaki Boğa dominasyonunu kırdı. Şu ana kadar sürüş yüksekliği sistemi kullanmakla suçladığı rakibini, her yarışta gelişe gelişe artık sıralama turlarında geçebiliyorlar. Ferrari'nin önlerinde başladığı sezonda ilk önce onları geçtiler, sonra da Red Bull ile hem yarışta hem de sıralama turlarında aşık atabiliyorlar. Bu hızla gelişirlerse Mclaren'in önü açık diyebiliriz.

Bir de hikayenin öbür tarafına bakalım. Aerodinami harikası Red Bull'ların, hızlı virajsız bu pistte, F-Duct avantajını kullanan Mclaren'lerin gerisinde olacağı tahmin ediliyordu. Yine de griler, yüzde 110'luk bir performans, gereğinden az benzin ve yumuşak hamur ile anca geçebildi Lacivert'leri. Yani aslında Red Bull'un performansı yine de hiç fena değil. Hikayenin iki tarafı, nasıl değişik sonuçlar çıkarabiliyor.

Yumuşacık Piyango
Montreal'in kabusu frenlerin, tahtını lastiklere kaptırdığı haftasonunda stratejiler, biraz kör sürüş gibiydi, mesela Metin Şentürk'ün Ferrari kullanması gibi diyebiliriz. Yumuşak hamur ile sert hamur, birbiriyle tamamen uyumsuz iki farklı dayanma süreleri taşıdığı için kimse tam olarak ne yapacağını bilmiyordu. Burada Mclaren'lerin ve Alonso'nun podyuma çıkışına bakıp yumuşak lastik doğru tercihti demek, işi çok basite indirgemek oluyor aslında. Yumuşak lastik kullananlar, ilk hamleyi yapmak zorunda kaldılar. Bir süre sonra sert lastik kullananlar hamle yapmak zorunda kaldı. Sonrasında ise herkes kendine göre bir strateji belirledi.Mesela Webber'in gereksiz inadı ile geriye düşüşünü izledik. Oysa ki yumuşak lastikleri biraz daha erken takmış olsa, Vettel'i belki de yakalayabilirdi.

Demem o ki, lastikler, sıra ile herkese hamle yaptırmak zorunda kaldı Montreal'de. Yarış eğer 15 tur kısa veya 15 tur uzun olsa, yumuşak lastikle başlayanlar pite girmek zorunda kalacak ve o zaman da "sert hamurla başlamak doğru seçimmiş" diyecektik. Eminim bu hesaplar, cuma akşamı uzun uzun görüşülmüş ve cumartesi sıralamaya öyle çıkılmıştır. Ama kuvvetle muhtemel, çoğu takım stratejisini en az bir güvenlik aracı periyoduna göre ayarlamıştır. Yumuşak hamur kullananlar, yarış başında bir güvenlik aracı ile lastiklerinden kurtulmayı ve hamle üstünlüğünü ele geçirmeyi, sert hamurla başlayanlar yarışın sonlarına doğru bir güvenlik aracını ve lastiklerini finişe kadar biraz daha sağlam götürebilmeyi hayal etmiştir (Briatore olsaydı hayal etmekten ileri götürebilirdi bu işi tabi). Sonuçta yarışın gelişimi, yumuşak lastikle başlayanların işine yaradı ve podyumu onlar kaptı.

2 Tek 6 Duble
8 yarışın geriye kaldığı sezonda, bu yarışların altısında kazananların duble yaptığını görüyoruz. Bunun sebebi ne olabilir? Şu anda en hızlı iki takımın Mclaren ve Red Bull olduğunu düşünürsek, iki kampın araçlarının birbirinden çok çok farklı karakteristikleri olduğunu ve bir gün bir piste birinin, bir başka gün diğerinin uyum sağladığını ve uyum sağlayanın tabiri caizse "tuttuğunu kopardığını" görüyoruz. Kanada'daki Mclaren dublesi, bunun tam bir örneği. Veya Webber'in Monaco-Katalunya galibiyetleri. Tabi ki istisnalar yok değil. Ferrari'nin Bahreyn dublesi, Vettel'in aracındaki arızayla, Mclaren'in memleketimizdeki dublesi Vettel-Webber kazasıyla direkt bağlantılı. Yine de iki takım da, şans onların eline geçtiğinde bunu değerlendirecek kadar hızlıydı. Sırada Valencia var ve tenis dilinde "advantage Mclaren" diyebiliriz.

Kubica, Buemi, Kovalainen
Sevilmeyen underdog görmedim ben daha. Hem bu sebepten hem de aldığı çok iyi sonuçlardan dolayı, şu ana kadar yılın pilotu Kubica benim gözümde. Renault, kendini yavaş yavaş geliştirip Mercedes'e dayansa da Kubica, aracın performansının çok ötesinde. Rosberg ile arasında sadece 1 puan var, Massa'nın ise 6 puan önünde. En büyük şanssızlığı Massa'nın Ferrari kontratının uzatılması, yoksa seneye ciddi bir şampiyonluk adayı daha çıkardı karşımıza.

Buemi, dün Toro Rosso'su ile 8. olarak aslında büyük bir başarı da elde etti. Aracın performansı büyük bir soru işareti ama dün Buemi'nin, diğer yarışlarda da Alguersuari'nin cesur sürüşleri ile takım bir yerlere gelmeye çalışıyor ama kendi kendine araç geliştirmek onları çok zorlayacak gibi.

Kovalainen ise bence kariyerinin en iyi senesini yaşıyor. Renault ve Mclaren'deki silik performanslarının ardından, Lotus'ta bir takımı ileri götürmek ve elindeki paketi sonuna kadar zorlamak, onu bir sürücü olarak da geliştiriyor. Startta, kazalardan da yardım alarak 6.lığa kadar çıkması, bu sezonki performansında yalancı bir Kutup Yıldızı belki ama bir çok güzel sürüşünün farkedilmeden kaybolduğunu düşünürsek yerinde olmadı da değil.

Yavaştan yazının sonuna gelirken, yarış sırasında aklıma gelen bir şeyi söyleyeyim. Şampiyonlar Duvarı'na dalan Kobayashi, acaba ileride bir şampiyon olur mu? Bir de sıralama turları sonrası basın toplantısına giderken arkasında kocaman "Make Roads Safe" yazan araçtan beline kadar sarkan Hamilton, güzel bir tezat olmadı mı? Neyse, 2 hafta sonra Valencia'da olacak takımlar. Sıcak ve sıkıcı bir yarış bizi bekliyor gibi, favoriler yine Mclaren.

09 Haziran 2010

Yarışma: Kanada GP

Vettel ile Webber, artık rüyalarında birbirlerini kovalamıyor, Lewis ile Jenson benzin hesabı yapmıyorlardır çünkü Türkiye GP'sinin ardından neredeyse iki hafta geçti ve Formula 1 camiası, Kuzey Amerika'daki tek yarış için Montreal'e geldi. Bu demek ki bizim de yarışma zamanımız geldi.

Ben Mclaren ağırlıklı oynayacağım, buradaki uzun düzlükler ve keskin fren noktaları Red Bull'dan çok Mclaren'in F-Duct'ının işine yarayacaktır. Ayrıca cumartesi ve pazar da yağmur tahmin ediliyor, yani Ferrari taktiklerde bir çuvallama kesin yaşar.

Pol: Hamilton
Galibiyet: Button
Podyum: Button-Hamilton-Vettel
En hızlı tur: Hamilton

Çıksın pehlivanlar meydane!

04 Haziran 2010

Türkiye GP'den Izlenimler

Tamam çok keyifli bir yarış geçirdik, üstünde konuştuk konuşucaz ama yarış, "bizim mahallede" olunca anlatacak farklı hikayelerimiz de oluyor tabi ki. Eninde sonunda gittik, yerinde yaşadık, televizyondakilerden daha fazlasını gördük.

- Bridgestone, cumartesi günü Paddock Pass verip kendi lounge'unda ağırladı bizi. En başta teşekkür edelim, çok keyifli saatlerdi.

- Paddock Club'ın yemekleri inanılmaz güzel. Bir tek mutfakları var, bütün lounge'lara aynı yerden yemek çıkıyor diye gördüm. Ama herşey sıcacık ve inanılmaz lezzetli. Formula 1 camiası gerçekten keyfine düşkün kısaca.

- Pazar günü Silver 1 tribününden duyduğumuz motor sesleri ile paddock'tan duyulan motor sesleri çok farklı. Paddock tarafındayken, kulakları yırtıyor o sesler.

- Lotus ile Virgin'in arasında, diğer takımlarınkinden daha farklı bir rekabet var. Herşeyde sidik yarıştırıyorlar, ama bu rekabeti de ti'ye alıyorlar bir yandan. En güzeli, cumartesi pit yolundan aşağıya, kızaklara oturttukları araçlarını itme yarışlarıydı. Geriden gelen Virgin kazandı bu enteresan çekişmeyi.

- Pit Babes galerini nasıl yapıyorlar diye baya düşündüm. Aralarında 20 kare seçmek anlamında yani. Ayrıca güzel bir bayan olmak kesinlikle normalde açılmayacak kapılar açtırıyor F1'de de. Mesela sıralama turlarından hemen önce Virgin garajında takılmak isteyince, "sen sen, gel" diyorlar.

- GP3 yarışlarında, hangi ülkenin motorsporları kültürü var, hangisinin yok çok net görüyorsunuz. Mesela Amerikalılar. Sporcularına sponsor oluyorlar, genç pilot yetiştirme programları yaratıyorlar, Amerikalı pilotların arabalarının üstü logo ile dolu. Arkasından Danimarkalı bir pilot geçiyor, üstü bomboş arabasıyla. Türk pilot, takım veya sponsor yok tabi ki.

- Seyirci sayısında ciddi bir artış vardı, hem cumartesi hem pazar. Ama dikkat çeken, bu artışın Türk seyircilerle olmaması. Özellikle Ruslar, Bulgarlar, Yunanlılar ve Ispanyollar, ciddi akın etmişti Istanbul Park'a. Rus'lardaki artışın en büyük sebebi ise Petrov doğal olarak. Driver's Parade sırasında yapılan röportajlar en çok alkışı Schumacher ve Petrov aldı.

- Türkiye'de tifosi kadar Mclaren hayranı da var. Hele de Ferrari'nin varlık gösteremediği ve Mclaren'in coştuğu bir yarışta bu daha açık gözüküyor.

- 40. turda Vettel ile Webber çarpıştıktan sonra, 41. turun hemen başında Webber önümüzden geçerken, arkamdaki Alman turist kalktı ve bağıra bağıra ana avrat sövmeye başladı. Vay anasına dedirtti hakkaten. Ayrıca Ispanyollar, en sempatik seyirci ödülünü, o sıcakta giydikleri matador kıyafetleri ile aldılar.

- Cumartesi Virgin garajını gezerken, bizi gezdiren arkadaşa sordum "sen iyi para kazanıyo musun yoksa F1'i sevdiğin için mi buradasın" diye. "Ben iyi kazanıyorum ama bende, F1'de az bulunan bir özellik var" dedi, "ben takıma sponsor buluyorum". Ben de sponsor bulsam ben de iyi kazanırdım heralde. Arkadaş 1988'de Williams'ta başlamış işe, o gün bugündür bu işi yapıyomuş.

- Pilotlar, gerçekten başka alemde. Pek sempatik değiller, kimse ile alakaları yok. Hatta paddock'ta olmamıza rağmen F1 dünyası, yine de uzak ve mesafeli idi. Bridgestone'un takımlardan sorumlu "abisi" Hamashima ve Paul di Resta, Bridgestone lounge'unu ziyaret ettiler. Bu sırada kendilerine soru sorabileceğiz diye sevinmiştim. Geldiler, basın toplantılarından sesini bildiğim kişi, onlara önceden hazırlanmış soruları sordu ve toptan gittiler. Yani biraz kendileri çaldı, kendileri oynadı.

- En güzel motorhome Mclaren'in, açık ara hem de.

- Ve trafik. Ne bitmez bir çile o öyle. Pistten 1.5 saate ayrılabildik. Yine de bakınca süper bir deneyimdi, ikinci kere gitmeme rağmen. Seneye de kesin gideceğim heralde. Inşallah yeni anlaşma da imzalanır da uzun yıllar F1'i Istanbul'da izleyebiliriz.

02 Haziran 2010

Bruce Mclaren'den 40 Yıl Sonra

Henüz 30'lu yaşlarının başında olmasına rağmen, Quick Kiwi lakaplı Bruce Mclaren çok şeyler başarmıştı. Ilk önce kendi ülkesinde kendisini gösterip Jack Brabham'in protege'si olarak, Avrupa'ya adımını atmıştı. Cooper ile kazandığı 1959 ABD GP'siyle, o zamanın en genç yarış kazanan F1 pilotu olmuştu. Daha sonra kendi takımı Mclaren'i kurmuş, hem F1'de hem de Can-Am serisinde kendi aracıyla yarışmıştı. Büyük pilotların bir adım öne çıktığı Spa'da, Mclaren F1 takımının ilk yarışını kazandığında yıl 1968'di. Can-Am serisinde ise kendi tasarladığı araç, 1969 yılında, takvimdeki bütün yarışları kazanmıştı.

Takvimler 2 Temmuz 1970'i gösterirken Goodwood'da yeni Can-Am aracını denerken yaptığı kaza ile yol kenarındaki kuleye vurmuş, orada da hayatını kaybetmişti. Kendisinin ektiği tohumlar, 40 yıl sonra bugün, Formula 1 pistlerinde kazanarak büyümeye devam ediyor.

Türkiye GP Geniş Özeti


BBC'nin Türkiye GP geniş özetini izleyebilirsiniz. Yalnız 1 saate yakın onu da belirtmekte fayda var. Ne kadar iyi bir yayın olduğu ise su götürmez bir gerçek. Jake Humphrey, Eddie Jordan ve David Coulthard kadro ne de olsa! TRT de kötü değil ama yılların tecrübesi BBC kadar olamaz!
Related Posts with Thumbnails