02 Eylül 2010

VW Ralliye Dönüyor

Porsche mi VW'den, VW mi Porsche'den soruları eşliğinde uzun süre harcadıktan sonra Almanya semalarından biraz daha heyecan verici haberler gelmeye başladı. MINI'nin rallilere dönüşünün ardından Volkswagen da aynı kararı vermek üzere.

Bir süredir satır aralarına bakanlar için çok büyük bir sürpriz değildi bu zaten. VW, uzun yıllardır motorspor kültürünü yaşatmış bir firma ve FIA'nın uyguladığı sürdürülebilir ekonomik ortamla beraber spora geri dönmesi, iki tarafa da çok artılar katacaktı. Yine de, muhtemelen Porsche ile ilgili durumlardan dolayı, Alman firmanın yetkilileri hep inkar etmişti bu durumu. Ama şimdi etmiyorlar, edemiyorlar.

Dakar'ı domine eden Toureg'in yeni versiyonunun tanıtımı için Almanya Rallisi'ne gelenler, aynı zamanda bir Scirocco gördüler karşılarında. Içinde de Carlos Sainz'ın bulunduğu bu araç, aslında bu sene içinde Nürburgring 24H'de de yarışmıştı. Ve şimdi süpürücü olarak (sıfır aracı olarak geçiyor ralli dilinde) parkurların tozunu atacaktı. Ama aracın en önemli özelliği bio-fuel kullanmasından dolayı karbon emisyonlarını %80 azaltması. Böyle bir aracın, rekabetçi bir şekilde parkurlarda olması, Le Mans'daki dizel devrimiyle aynı anlama gelir. Bu da başta diğer motorsporlarına, sonra da yol araçlarına etki eder. Bu bakımdan oldukça önemli.

Diğer yandan da Citroen ve Ford'un yanına gelmesi kesinleşen MINI'nin yarattığı rüzgarın, büyüyerek devam etmesi anlamına geliyor VW'nin varlığı. VW Motorsporları Bölümü Başkanı Kris Nissen, eğer düğmeye yakın bir zamanda basabilirlerse 2013, olmazsa 2014'te yarışmayı düşündüklerini belirtti. Bunun için de en yakın aday, dediğim gibi Scirocco R. Ama VW'nin önünde, Golf, Polo veya yeni bir Scirocco geliştirme ve homologe etme seçeneği de var.

Bu haberler oldukça sevindirici. Ama benim aklıma bir soru daha geliyor. Eğer VW, ralli deneyiminden memnun kalırsa, PSA'in hem Peugeot hem Citroen'i yarıştırması gibi, acaba Audi'yi de rallilere sokmaya kalkar mı? Group B'lerin zamanından kalma firma, seyirci güvenliğini bahane ederek spordan çıkmış ama tadı damağımızda kalmıştı. Neden olmasın?

Hindistan, Austin (ve Ro...?)

Krizden fırsat yaratmak diye bir şey varsa, bunu en iyi becerenlerden biri Hermann Tilke'dir muhtemelen. Elindeki sponsorluk anlaşmaları bitince yeni sponsorluk bulmakta zorlanan, bilet satışları düşen F1'in yeni marketlere açılması gerektiğini, kurt Ecclestone başından beri biliyordu. Ve F1 sirkinin gideceği ülkelerde yeni pistler yapmak gerekiyor: Voila! "Hermann'cım, çıkar kalemi kağıdı, iş var!".

Son 10 yıldır F1'in bütün yeni pistlerini çizen Hermann, en son Kore ile işini bitirdi. Bu sezonun sonunda yarış yapılması umulan pistteki işler, biraz yavaş olsa da gidiyor. Ama kimse orada yarışabileceklerinden emin değil. Eğer bu seneki sözünü tutamazsa, Kore, 2011 takvimine de giremiyor olacak. Yukarıdaki resimlerde de gözüktüğü gibi binalar hazır sanki, ama söylentilere göre asfalt dökümü bitmemiş. Olmadı WRC parkuru olur, napalım. Eldeki malzemeyi doğru kullanmak lazım.

Şaka bir yana asıl konu, dizaynları yeni ortaya çıkan Hindistan ve Austin pistleri. Hindistan, son bir kaç yıldır F1'de yer sahibi olmaya çalışıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, F1 de Hindistan gibi dev bir pazarı kucaklamaya çalışıyor da diyebiliriz. Narain Karthikeyan gibi kötü bir başlangıç, sonradan Force India takımıyla doğru yöne gitmeye başladı neyse ki. Şimdi de Karun Chandok var(dı en azından). Yani meyve olgunlaşıyor. Seneye Hindistan pistinin de takvime dahil olacağı söylentileriyle, meyve dalından koparılmaya hazır olacaktır.

Tilke'nin dizayn şemalarına göre, Hindistan pistinin en ilginç özelliklerinden biri ciddi yokuşları olacak. Özellikle 2-3. virajlar arasındaki tırmanış, ve sonraki düzlükteki iniş, enteresan olmaya aday. Bir başka dikkatimi çeken öğe ise, bu pistte bir back-straight kavramının olmadığı. Yani start-finişin hemen paralelinde, nispeten turun başında bir düzlük var, ama sonrasında, F1 pistlerinin çoğunda bulunan arka düzlük yok. Ayrıca bu düzlük, ilk yarısında yokuş aşağı, sonra yokuş yukarı. Pistin devam eden bölümlerinde peşi sıra iki şikanı ile Spa Francorchamps pistinin eski Bus Stop'unu hatırlatan bir bölüm var. Hemen arkasında da Indy-vari, yatık bir 180 derecelik sağ viraj.

Austin ise takvime 2012'de girmesi düşünülen bir pist. Amerika'nın ilk amaca-özel F1 pistine dönüşecek planlar, geçtiğimiz günlerde ortaya çıktı. Yine Tilke'nin elinden çıkacak olan pistin özelliklerinin başında saat yönünün tersine dönecek olması var. Ayrıca ilk viraja giden bölümün ciddi bir yokuş yukarı olması, peşinden gelen 180 dereceye yakın sol virajı kör giriş-çıkış yapıyor. Eminim çok enteresan olacaktır. Ama Austin pistinin en en dikkat çekici özelliği ise, ilk virajdan sonrasının tamamen diğer pistlerden kopya olması. KPSS'de bile böylesine alenen yapılmamıştı bu iş. Ilk iki virajdan sonraki kısım, Silverstone'un başındaki Maggots-Becketts bölümünü, arka düzlükten sonraki bölüm Hockenheimring'in Stadyum bölümünü, hemen ondan sonrası ise bizim 8.virajımızı andırmıyor, aynen kopyalıyor. Tavo Hellmund, pisti dizayn ederken eski pistlerden ilham alıcaz dedikten sonra galiba ilham kelimesinin üstünü çizmiş ve direkt almış. Bununla ilgili bir başka nokta da, 8. virajımızın, F1 klasikleri arasındaki yerini ortaya koyması. Gurur verici (sanki ben dizayn etmişim gibi).

Yazılanlara göre Hindistan pistinin ortalama hızı 210 km. Austin'deki maksimum hız ise 320 km. Hindistan pistinin uzunluğu 5.1 km iken Austin 5.4. Ikisinde de ciddi iniş çıkışlar var ve ikisinin de uzun düzlüğü, ortasından kot farkları sayesinde kırılmış durumda diyebiliriz.

Bunlar olurken, bir haber de Roma'dan geldi. Bir süredir Roma'da yarış düzenleyeceğiz diye ses çıkaran Roma valisi Gianni Alemanno, bu sefer de pistin 2012 veya 2013 takvimine ekleneceğini açıkladı. Şehrin EUR bölgesinde olması planlanıyor ayrıca pistin (orası neresi hiç bir fikrim yok). Ama pist ile ilgili detaylı bilgileri F1 Fanatic'in sitesindeki bu eski haberden bulabilirsiniz. Planları biraz daha kesinleşsin, daha detaylı konuşuruz onlar hakkında.

Ve her pist yazısında olduğu gibi, insan sormadan edemiyor: Bakalım bizim kaderimiz ne olacak?

01 Eylül 2010

Finish

"To finish first, first you have to finish!"
Ron Dennis, Sebastian Vettel hakkındaki görüşlerini açıklarken

Yarışma: Belçika Sonrası

Spa Francorchamps pisti, en sevdiğimiz, her zaman ağzımızın suyunu akıtan, mükemmel bir pist olmasının dışında, ne kadar pilot pisti olduğunu, ne kadar safkan bir motorsporları pisti olduğunu bu haftasonu tekrar hatırlattı bizlere.

Hamilton, çok iyi sürüşüne rağmen yine de zar zor kazandı yarışı. Hele de kum havuzuna girdiği an, bütün F1 camiası nefeslerini tuttu ve bekledi. O, yine de mükemmel bir sürüş ile kum havuzundan çıkmayı bildi (oraya girdikten sonra stop etmeden ve kuma gömülmeden çıkmak gerçekten çok büyük bir beceri).

Ama bizim yarışmanın bu haftaki galibi, baya rahat bir şekilde kazandı, hiç öyle Hamilton gibi zorlanmadı. Doğru yerde doğru adamı yazaraktan ciddi puan toplamayı bildi klasman lideri Mali.

Mali Selışık: 32+7=39
Sinan Kolat: 27+3=30
Obiyah: 21+3=24
Sukullacı: 19+0=19
Nazlı: 9+1=10
Emre: 0+0=0

Mali iyice arayı açarken, Obiyah da, bu hafta tahmin yapmayan Sukullacından biraz olsun sıyrıldı ve arayı 5 puan yaptı. Nazlı da bu hafta iki haneli puanlara geldi. Ve aramıza yeni katılan Emre, maalesef bu yarıştan çok şey bekleyen ama sıfır çeken Vettel-Alonso-Button grubunun arasına yazıldı.

Monza var sırada, 2 hafta sonra. Bakalım Mali arayı açacak mı? Obiyah ikincilik için benimle kapışmaya hazır mı? Yoksa kovalayanların haftası mı olacak Monza? Yine de bu hafta Mali'nin performansından sonra insan soruyor, Massa gibi bir headstart o da yapmış olmasın sakın!?!?

Related Posts with Thumbnails