14 Haziran 2010

Ite Ite Lewis

Her hikayenin iki tarafı vardır aslında ve Montreal'in hikayesi cumartesi başlıyor. Red Bull'un bu sene 7de 7 pol pozisyonu almasından sonra ilk defa Lewis Hamilton, cumartesi ilk cebi kazandı ve buradaki Boğa dominasyonunu kırdı. Şu ana kadar sürüş yüksekliği sistemi kullanmakla suçladığı rakibini, her yarışta gelişe gelişe artık sıralama turlarında geçebiliyorlar. Ferrari'nin önlerinde başladığı sezonda ilk önce onları geçtiler, sonra da Red Bull ile hem yarışta hem de sıralama turlarında aşık atabiliyorlar. Bu hızla gelişirlerse Mclaren'in önü açık diyebiliriz.

Bir de hikayenin öbür tarafına bakalım. Aerodinami harikası Red Bull'ların, hızlı virajsız bu pistte, F-Duct avantajını kullanan Mclaren'lerin gerisinde olacağı tahmin ediliyordu. Yine de griler, yüzde 110'luk bir performans, gereğinden az benzin ve yumuşak hamur ile anca geçebildi Lacivert'leri. Yani aslında Red Bull'un performansı yine de hiç fena değil. Hikayenin iki tarafı, nasıl değişik sonuçlar çıkarabiliyor.

Yumuşacık Piyango
Montreal'in kabusu frenlerin, tahtını lastiklere kaptırdığı haftasonunda stratejiler, biraz kör sürüş gibiydi, mesela Metin Şentürk'ün Ferrari kullanması gibi diyebiliriz. Yumuşak hamur ile sert hamur, birbiriyle tamamen uyumsuz iki farklı dayanma süreleri taşıdığı için kimse tam olarak ne yapacağını bilmiyordu. Burada Mclaren'lerin ve Alonso'nun podyuma çıkışına bakıp yumuşak lastik doğru tercihti demek, işi çok basite indirgemek oluyor aslında. Yumuşak lastik kullananlar, ilk hamleyi yapmak zorunda kaldılar. Bir süre sonra sert lastik kullananlar hamle yapmak zorunda kaldı. Sonrasında ise herkes kendine göre bir strateji belirledi.Mesela Webber'in gereksiz inadı ile geriye düşüşünü izledik. Oysa ki yumuşak lastikleri biraz daha erken takmış olsa, Vettel'i belki de yakalayabilirdi.

Demem o ki, lastikler, sıra ile herkese hamle yaptırmak zorunda kaldı Montreal'de. Yarış eğer 15 tur kısa veya 15 tur uzun olsa, yumuşak lastikle başlayanlar pite girmek zorunda kalacak ve o zaman da "sert hamurla başlamak doğru seçimmiş" diyecektik. Eminim bu hesaplar, cuma akşamı uzun uzun görüşülmüş ve cumartesi sıralamaya öyle çıkılmıştır. Ama kuvvetle muhtemel, çoğu takım stratejisini en az bir güvenlik aracı periyoduna göre ayarlamıştır. Yumuşak hamur kullananlar, yarış başında bir güvenlik aracı ile lastiklerinden kurtulmayı ve hamle üstünlüğünü ele geçirmeyi, sert hamurla başlayanlar yarışın sonlarına doğru bir güvenlik aracını ve lastiklerini finişe kadar biraz daha sağlam götürebilmeyi hayal etmiştir (Briatore olsaydı hayal etmekten ileri götürebilirdi bu işi tabi). Sonuçta yarışın gelişimi, yumuşak lastikle başlayanların işine yaradı ve podyumu onlar kaptı.

2 Tek 6 Duble
8 yarışın geriye kaldığı sezonda, bu yarışların altısında kazananların duble yaptığını görüyoruz. Bunun sebebi ne olabilir? Şu anda en hızlı iki takımın Mclaren ve Red Bull olduğunu düşünürsek, iki kampın araçlarının birbirinden çok çok farklı karakteristikleri olduğunu ve bir gün bir piste birinin, bir başka gün diğerinin uyum sağladığını ve uyum sağlayanın tabiri caizse "tuttuğunu kopardığını" görüyoruz. Kanada'daki Mclaren dublesi, bunun tam bir örneği. Veya Webber'in Monaco-Katalunya galibiyetleri. Tabi ki istisnalar yok değil. Ferrari'nin Bahreyn dublesi, Vettel'in aracındaki arızayla, Mclaren'in memleketimizdeki dublesi Vettel-Webber kazasıyla direkt bağlantılı. Yine de iki takım da, şans onların eline geçtiğinde bunu değerlendirecek kadar hızlıydı. Sırada Valencia var ve tenis dilinde "advantage Mclaren" diyebiliriz.

Kubica, Buemi, Kovalainen
Sevilmeyen underdog görmedim ben daha. Hem bu sebepten hem de aldığı çok iyi sonuçlardan dolayı, şu ana kadar yılın pilotu Kubica benim gözümde. Renault, kendini yavaş yavaş geliştirip Mercedes'e dayansa da Kubica, aracın performansının çok ötesinde. Rosberg ile arasında sadece 1 puan var, Massa'nın ise 6 puan önünde. En büyük şanssızlığı Massa'nın Ferrari kontratının uzatılması, yoksa seneye ciddi bir şampiyonluk adayı daha çıkardı karşımıza.

Buemi, dün Toro Rosso'su ile 8. olarak aslında büyük bir başarı da elde etti. Aracın performansı büyük bir soru işareti ama dün Buemi'nin, diğer yarışlarda da Alguersuari'nin cesur sürüşleri ile takım bir yerlere gelmeye çalışıyor ama kendi kendine araç geliştirmek onları çok zorlayacak gibi.

Kovalainen ise bence kariyerinin en iyi senesini yaşıyor. Renault ve Mclaren'deki silik performanslarının ardından, Lotus'ta bir takımı ileri götürmek ve elindeki paketi sonuna kadar zorlamak, onu bir sürücü olarak da geliştiriyor. Startta, kazalardan da yardım alarak 6.lığa kadar çıkması, bu sezonki performansında yalancı bir Kutup Yıldızı belki ama bir çok güzel sürüşünün farkedilmeden kaybolduğunu düşünürsek yerinde olmadı da değil.

Yavaştan yazının sonuna gelirken, yarış sırasında aklıma gelen bir şeyi söyleyeyim. Şampiyonlar Duvarı'na dalan Kobayashi, acaba ileride bir şampiyon olur mu? Bir de sıralama turları sonrası basın toplantısına giderken arkasında kocaman "Make Roads Safe" yazan araçtan beline kadar sarkan Hamilton, güzel bir tezat olmadı mı? Neyse, 2 hafta sonra Valencia'da olacak takımlar. Sıcak ve sıkıcı bir yarış bizi bekliyor gibi, favoriler yine Mclaren.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails