Eskiler hakkında konuştuk, fikirlerimizi paylaştık. Bir de bu sene aramıza katılacak yeni takımlar var. Grid 10 takımdan 13 takıma çıkarken, Toyota ve BMW'nin çekilmesi ile beraber, yeni takım sayısı da üçten beşe çıktı (Not: BMW Sauber'in burada olmasının sebebi, ilk önce çekilmesi, daha sonra gridde yer alma hakkını baştan almasından dolayı).
Bu takımlardan Sauber hariç hepsi Cosworth motorunu kullanıyor, Sauber ise Ferrari ile anlaştı. O yüzden motor performansı, bu takımların geleceği konusunda önemli bir rol oynayacak. Bir yandan da bu takımlar, kaybedecekleri hiç bir şey olmamasından dolayı, olaya çok daha radikal bakabiliyorlar. Kullanılan yeniliklerin başında da imkanı olanların, araçlarını rüzgar tüneli yerine tamamen CFD yardımıyla dizayn etmesi geliyor. O konuya daha detaylı girmek farz, ileride değineceğiz, F1Racing'in geçen ayki makalesinden de yardım alacağız. Ama takımlara dönelim yavaştan. Bu yazıyı iyi okuyun çünkü aslında bu takımların bütün derdi birbirlerini geçmek, yenilerin en iyisi olmak.
BMW Sauber: BMW spordan çıktı ama Peter Sauber, takımı almakla kalmadı, Almanları takımın isminden de çıkarmadı. En başta Kubica ve Heidfeld'i kaybettiler. Yerine geçen senenin en potansiyel gösteren çaylağı Kamui Kobayashi'yi getirdiler. Sonra da sürpriz bir şekilde Pedro De La Rosa'yı bağladılar. Yani pilotlar bakımından sıkıntı yaşamayacaklarını düşünüyorum.
Ama Ferrari motoru bir muamma. Bir daha ki sene çok kritik olacak benzin harcamaları konusunda tam bir kara delik ve Italyanlar, bunun üstüne çözüm aramalarına rağmen, ne seviyedeler bilinmiyor. Muhtemelen testlerdeki yarış simülasyonlarına kadar da kimse net bir bilgi veremeyecek. Sauber'in, motor sıkıntısını şasi mucizeleri ile aşması da zor gözüküyor. Çünkü geçen seneki BMW, aerodinamik açıdan gridin en büyük hayal kırıklığıydı. Bunu geliştirmek için gerekli kaynak havuzunun, uzun süreli sponsorları Petronas'ın Merc GP'ye geçmesiyle ağır yara aldığı da belli.
Bir konudaki bilgi eksikliğimi sizlerle paylaşıyorum: BMW Sauber, geçen seneki televizyon gelirlerini alabiliyor mu, yoksa Concorde Anlaşmasındaki hakkını kaybedip yeni bir takım olarak girdiğinden dolayı bu gelirden mahrum mu oluyor? Cevap ne olursa olsun, Sauber ve Hinwil'deki ekibin 2008 Kanada'ya dönmesi çok kolay gözükmüyor.
Virgin GP: Öyle bir yeni takım ile karşı karşıyayız ki daha tek tur lastik döndürmeden takımın ismi değişti. Manor GP, Richard Branson'ın gelişiyle resmi olarak Virgin GP'ye döndü. Branson'ın belki de en büyük hayali buydu, o yüzden daha geçen senenin ortasından beri açık açık söylüyordu "sene sonunda Brawn ile olan anlaşmamız bitiyor ve Manor GP'nin isim sponsoru olacağız". Deli Richard, yaptığı işlere yüzde yüzünden aşağısını vermiyor.
Virgin ve Branson'ın olduğu yerde heyecan da eksik olmaz. Yeni bir takımın, yeni bir organizasyonun heyecanına en uygun olan şey de, yetenekli ama hala kendini kanıtlaması gereken iki pilottur. Bu konuyu da ex-Toyota Timo Glock ve ex-Renault test pilotu Luca di Grassi ile hallettiler. Aracı da tamamen CFD ile bilgisayarda tasarlıyorlar. Ayrıca aralıkta Llyods Banking ile de sponsorluk anlaşması imzaladılar. Yani Ingiltere'den kıpır kıpır bir takım daha doğuyor. Yenilerin en iyisi olmaya, benim gözümde, en yakın adaylar.
Lotus GP: Logosundan renklerine herşeyleri efsane Lotus'u hatırlatsa da, bu konu o kadar basit değil. Bir kere aynı Lotus değiller, çünkü bu organizasyonun arkasındakiler Malezyalılar. Ama tam olarak apayrı da değiller çünkü takımın destekçilerinden Proton, bildiğimiz Lotus'un da sahibi. Yani yıllarca alakasız ve tanışmayan ama yeni taşınıp ufaktan kaynaşmaya başlayan iki uzaktan kuzen gibiler.
Bunu aradan çıkardıktan sonra takımın kadrosuna bakalım. Air Asia'nın sahibi ve aktif Twittercı Tony Fernandes, yeni sezon başlayana kadar takım patronu görevine devam edecek. Teknik patron ise başarılı ama huysuz Mike Gascoyne. Bunların yanında takım, iki pilotu birden yarış kazanmış sadece dört takımdan biri. Trulli ve Kovalainen, birer yarış kazanmış olsalar da en azından kazanmanın ne demek olduğunu biliyorlar ve takımı ileriye götürebilecek iki pilot. Aramızda kalsın, neyse ki Malezyalı bir pilot imzalayarak Minardi'nin Alex Yoong ile düştüğü hataya düşmediler. Yoong demişken, o da Lotus'un genç pilot yetiştirme direktörü.
En büyük dertleri para olmasa da Malezyalı dev Petronas'ın, Merc GP'ye sponsor olmasına Sauber kadar onlar da sinirlendiler. Iki taraf da haklı ama ben de olsam ben de Schumacher'e sponsor olurdum. Bunun, Lotus bütçesinde bir yara açtığı kesin. Yine de Fernandes, Virgin Havayollarının sahibi Richard Branson ile iddialaşmaktan geri kalmıyor. Ikilinin iddiasına göre, kimin takımı geride kalırsa, geri kalan patron, diğerinin uçağında hosteslik yapacak. Çok tatsız, çok.
USF1: Yılların Ken Anderson'u ve Peter Windsor'u, kafa kafaya verip Formula 1 takımı kurmaya karar verdiklerinden beri hep iddialı oldular. Amerika bazlı bir takım olmak hiç kolay değil, F1'de yarışabilecek iki Amerikalı pilot daha bile zor. Ama ikili ne de olsa fırsatlar ülkesinden gelmeler, bir şekilde bunu başaracaklarına inanıyorlardı. Ve yaptılar da.
Ama tam olarak ne yaptılar pek bir kişi bilmiyor. Ortada bir pilot yok, araç hakkında çok sınırlı bilgi var, websiteleri bile çok yeni (ilk yatırımcıları Youtube olmasına rağmen). Amerika'da test yapmalarına izin verildi, Ispanya'da bir operasyon üstleri var. Gerisi aslında muamma. Tam olarak bir yeni sezon tanıtım zamanı bile vermediler. Ama yine de onları yerinde ziyaret eden herkes, işlerin yolunda olduğunu söylüyor. Gerçekten enteresan. Haklarında çıkan en son haber, araç dizaynına yepyeni bakış açıları getirmeye çalıştıklarını söylemeleriydi. Acaba 6 tekerlekli Tyrell'leri hatırlatan şeyler mi çıkacak? Ne olursa olsun, bu kampın her yeri soru işareti. Kişisel görüşüm, en başta olmasa da, sezon (veya sezonlar) ilerledikçe buradan enteresan işler çıkacağı.
Campos Meta: Ama belki de asıl muamma burada. Ispanyollar, yeniler arasında bile hiç bir zaman en dikkat çekeni olmadılar. Bir tek, gelecek vaad eden, sihirli soyadı olan Bruno Senna'yı renklerine bağladıklarında gözler onlara çevrildi. Araçları crash test'leri geçmiş, ama Bahreyn'de olmayacaklarına iddiaya giren bir Bernie var. Eğer o bodur, bir şeyi bu kadar çok tekrarlarsa bir bildiği vardır. Zaten son zamanlarda sponsor sıkıntıları (yani para sıkıntıları da diyebiliriz) olduğunu kendileri de itiraf etmeye başladılar. Yani durum sıkıntılı.
Henüz bir pilotları eksik, ama gelen az haberler, içeride çok daha fazla eksik olduğunu söylüyor. Bunun bir işareti de Bruno Senna'nın henüz bugün dolan ikinci Toro Rosso koltuğu için adının geçmesiydi. Demek ki bu kamp sıkıntılı. Kendilerini Bahreyn'de görecek miyiz acaba?
Takımlar ve pilotlar böyle, 3 bölümde anlatmaya çalıştık. Bir de dışarıda kalanlar var. Mesela Quick Nick. Adını belli yerlerde andık ama bugün çıkan haberler kuvvetle ihtimal Merc GP'nin test pilotu olacağına dair. Fena fikir değil, zira Schumacher'in ne kadar devam edebileceği bir soru işareti. Yıllarca da gidebilir, iki yarış sonra bırakabilir de. Oynamaya değer bir kumar. Ayrıca seneye Mercedes, motor sağladığı bir takıma da gitmesini sağlayabilir. Bunun dışında aslında konuşulması gereken bir Stefan GP hadisesi var. Yeni takımlardan biri olmak için başvuran ama kabul edilmeyen, yine de yılmayan, Toyota'nın fasilitelerini ve 2010 araç dizaynını satın alan, sanki Bahreyn'de gridde olacakmış gibi çalışan ve muhtemelen Campos Meta'nın beyaz bayrağı çekeceği günü dişlerini bileyerek bekleyen Sırp F1 takımı Stefan GP.
Bazı yazlar, transfer sezonuna o kadar odaklanıyorum ki, maçlar başlayınca yeteri kadar heyecanlı gelmiyorlar. Bu kış sezonu da Formula 1 için biraz öyle oldu. Umarım yarışlar, off season'dan daha heyecanlı geçer de ekranların başından kalkamayız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder