Serinin önceki yazıları: Takvim, Takımlar ve Pilotlar Pt.1
Ilk bölümde şampiyonluğa oynayan takımlardan bahsetmiştik, bu sefer kuvvetle muhtemel midfield'ı oluşturacak takımları mercek altına alıyoruz.
Williams: Eski günlerini bu kadar şiddetle arayacağını hiç düşünmezdim Williams'ın. Ellerinde Nico Rosberg gibi bir yetenek ve sadece 3 takımda olan çift difüzörle bile son derece silik bir 2009 geçirdiler. O yüzden Sam Michael'ın bugünkü sözlerine şaşırmamak lazım: "2010 aracı, 2009'un evrimi değil, sil baştan yeni bir araç". Başa oynayan bu kadar takım olmasına rağmen araladında Williams'ın ismini anmıyor olmamız, ne hale geldiklerinin kanıtı. Ayrıca bu sene Rosberg'i de kaybettiler. Ama bir Nico gider, bir Nico gelir. Geçen senenin GP2 şampiyonu Nico Hulkenberg, bir çok kişi tarafından üstün kabiliyetli olarak anılıyor. Menajerliğini, Schumacher'in de menajeri olan Willi Webber'in yapıyor olması da ayrı bir işaret. Yanında da Brawn'dan kopan Barrichello var.
Williams'ın 2010 için kaybedeceği çok şey yok, bir başka silik sezon olarak tarihe geçebilir onlar için. Eğer bu trend devam ederse, eski takımlar arasında son sıraya bile inebilirler. Takımda çok soru işareti var ama galiba 2010'a başlarken yaptıkları en iyi şey, Nakajima'dan kurtulmaktı. En azından artık ön kanat giderlerinde ciddi bir düşüş olur. Ne de olsa zaman, tasarruf zamanı.
Aslında, hemen hemen her takımda olduğu gibi Williams'ın da en büyük soru işareti, motoru. Cosworth'ün performansı ve benzin harcaması nasıl olacak? 2010'u siliklikten uzaklaştırmanın en hızlı yolu buradan geçiyor olabilir.
Renault: Adı belki aynı ama aslında bambaşka bir takım izleyeceğiz bu sene. Sezon sonu F1'den ayrılmak isteyen Fransızlar, imzaladıkları Concorde Anlaşması yüzünden kapanarak daha fazla zarar edeceklerini farkedince takımı ve isim haklarını, Belçikalı Genii Capital'a sattılar. Operasyonların başına da Eric Boullier geldi. Buradaki işlerin iyi gittiğine dair ilk işaret Kubica'dan geldi bile aslında. Daha önce menajeri vasıtasıyla takımın gidişatına göre devam edip etmeyeceğine karar vereceğini açıklayan Kubica, daha sonra takımda kalmaya karar vermiş. Bunu takımın iyi yöne gittiğine yoralım, etrafta başka adam gibi boş koltuk kalmadığına değil.
Boş koltuk demişken... An itibariyle griddeki en güzel boş koltuk, Renault'da. Kubica'nın takım arkadaşının kim olacağı belli değil. Burada iki ciddi aday var. Biri, ezelden beri Kubica'nın takım arkadaşı olmuş ve boşta olan Quick Nick; öbürü de geçen sene Hulkenberg'in ardından GP2 ikincisi olan ve peşinden Rus milyon euro'larını getirecek Vitaly Petrov. Buradaki arz-talep dengesi, ciddi şekilde Renault'nun avantajına. Griddeki en az benzin harcayan motorun da sahibi olarak, şampiyonluk adayı dörtlünün arasına karışması en muhtemel takım olarak görüyorum onları. Yalnız Robert Kubica, potansiyel bir podyum anında güzel gözükmek için hızlıca saç ektirmeli. Kafadaki boşluklar hızla büyüyor çünkü.
Force India: Geçen sene Spa-Monza sıralarında Force India, ilk defa patronlarının yatı haricinde bir sıralamada başa oynuyordu. Bu sene, aynı performansı devam ettirmenin yollarını arıyacaklardır. Ne de olsa Vijay Mallya'nın podyum hedefi verdiği Hindistan GP'si yaklaşıyor ama bir dakika, bu hedefe zaten eriştiler. O zaman tamam.
Şaka bir yana, baskının azalması, Force India'nın en büyük artısı. Hem hedeflerine ulaştılar, hem de yepyeni kurallara alışmak zorunda değiller. Bunun üstüne pilot olarak Liuzzi ve Sutil ile devam edeceklerini ekleyince, takım belli bir istikrarı yakalamış oluyor. Şimdi sadece, bu istikrarı puanlara dönüştürmeliler. Bu da bir hayal değil aslında.
Toro Rosso: Bu sene, Toro Rosso için belki de ilk gerçek test. Franz Tost'un takımı, ilk defa RBR ile olan bağlarını resmi olarak koparacak. Ayrıca ellerinde benzin düşmanı Ferrari motoru da var. Yine de, abi takım Red Bull'un masa altından kart geçireceğini herkes biliyor.
Yine de bu sorunlardan çok, takım, pilot tercihleri ile medyada yer alıyor. Scott Speed, Liuzzi günlerinden beri pilotlarını son dakikaya kadar belirlememe alışkanlığı edinen Italya'nın küçük takımı, bu sene de geleneği bozmuyor. Isviçreli Buemi, tek konfirme edilen. Jaime Alguersuari ise kapıda bekliyor. Takımdan gelen haberler, Ispanyol'un aslen bu koltukta oturduğu ama kontratla ilgili pürüzlerden dolayı konfirme edilmediği. Peki Ralf Schumacher ve Bruno Senna dedikodularına ne demeli? Kişisel olarak Alguersuari'nin takımda devam edeceğini düşünsem de bu tip belirsizlikler her zaman sıkıntı olarak geri döner diyorum. Toro Rosso'nun önünde dağınık bir puzzle var ve bu puzzle bittiğinde ortaya nasıl bir şey çıkacağını kimse tam olarak bilmiyor, kendileri bile.
8 takımı geride bıraktık, sırada yeni takımlar var. Daha gride çıkmadan Virgin olan Manor, adına yakışmaya çalışan Malezyalı Lotus, BMW'siz Sauber, her yerinden gizem akan Amerikalılar USF1 ve Bruno Senna'dan başka bir şeyi olmayan Campos Meta sıradaki yazıda.
2 yorum:
Williams'ta katılmıyorum. Açıklama yaptılar bugün, yeni bir paketle geliyorlar. Rubens ve yeni Nico fena durmuyorlar bence. Belli olmaz durumları.
Umarım haklı çıkarsın, ben de üzülüyorum duruma ama Williams'ta çok şey Cosworth'e bakıyo. Eğer cosworth iyi çıkmazsa, Williams kendi başına belini doğrultamaz, bence. Yoksa haklısın pilot line-up'ı çok iyi.
Yorum Gönder