Anneler günü, Barcelona GP'si derken aslında çok da güzel geçen bir Yeni Zelanda Rallisi'ni atlamış oluyorduk neredeyse. Loeb'ün klasman liderliği yüzünden ikinci başladığı yarışta, kendisinin de itiraf ettiği gibi kazanması çok zordu. Çünkü yolları süpürdüğü ilk gün kuru, diğer iki gün yağışlı ve tozsuz olacağından dolayı, ilk gün kaybettiği zamanı diğer günlerde toplaması son derece zor olacaktı. Cuma günü, bir köprü üstünden geçerken yaptığı kaza ile de az olan şansını sıfırladı. Elde ettiği üçüncülük ise inanılmaz bir cumartesi gününün hakedilmiş bir ödülü.
Ama şahsen ben Hirvonen'in bu sebeple daha bir asılacağını, kazanmaya yakın olacağını düşünüyordum. Tam tersine, WRC'nin iki genç yıldızı Yeni Zelanda'da sahneye çıktı: Citroen Junior Team pilotu Ogier ile Ford'un ikinci pilotu Latvala. Ogier, ilk WRC galibiyetini almaya 3 viraj uzaktayken attığı spin ile Latvala'ya kariyerindeki 3. galibiyeti getirmiş oldu. Fransız eminim kafasını duvarlara vuruyordur ama içinde bulunduğu gelişim süreci, seneye onu Citroen fabrika takımına götürecek gibi gözüküyor. Hatta bu, açık açık konuşuluyor da. Sezonun şu ana kadarki kısmında Citroen'in ikinci pilotu Sordo'yu rahatlıkla geçti zaten.
Latvala ise fabrika takımında olarak kendini zaten kanıtlamıştı. Pit Girişi Özel Latvala röportajında da takım liderliği konusunu kendisiyle konuşmuştuk. Yeni Zelanda'da ise bu adımda ciddi adımlar atmış gözüktü. Zira önemli olan buradaki galibiyet değil, o galibiyeti nasıl elde ettiğiydi. Daha önce saatli bomba gibi süren, çok hızlı ama bol kazalı performanslar sergileyen genç Fin, dersini iyi çalışmışa benziyor çünkü bu sefer, hiç bir etap galibiyeti olmadan, hızın aksine istikrarlı ve sabırlı bir şekilde sürerek, baskı yiyerek değil baskı kurarak yarışı kazandı ve belki de Malcolm Wilson'ın görmek istediği buydu. Kendisindeki yetenek çok fazla, ama kontrolsüz güç güç değildir!
Peki Hirvonen? Sene başında çok iddialıydı. Gazı kökleyeceğini, Loeb'ü bu sene geçeceğini, cesur olacağını söylüyordu. Ama şu anda hem Loeb'ün hem de takım arkadaşı Latvala'nın arkasında kaldı. Isveç Rallisi'ni kazandıktan sonra hiç bir rallide ciddi bir tehlike olamadı. Koltuğu ne bu sene, ne de 2011 için tehlike gibi gözüküyor ama ciddi bir form düşüklüğü yaşadığı açık. Eğer çok yakın zamanda toplanıp Latvala ile beraber Loeb'e karşı dominasyon kurmazlarsa, Fransız efsane bu sene çok daha rahat şampiyon olabilir. Sezonun asfalt rallilerinin daha başlamadığını da hatırlatmak gerek bu noktada.
Bir yandan da Yeni Zelanda'da 75. galibiyetini alan Ford, Lancia'nın 74 yarışlık rekorunu kırarak ralli tarihinin en çok yarış kazanan takımı oldu. Ford'u tebrik eder, Lancia'yı buradan hasretle anarız.
Kısacası Loeb ve Hirvonen çekişmesinin ardından ciddi bir ikili daha geliyor. Kendi takımıyle eski günlerine dönen Petter Solberg'i de katarsak yakında yarışlarda beşli çekişmeler bizi bekliyor olacak heralde.
3 yorum:
En alttaki resim kimdir nedir resmin hikayesi nedir? Aydınlat bizi Sinan Abi.
Araç Ford Escort MKII, ama pilotu için koymadım. Bir Ford retrospektifinin başlangıcı olsun diye koydum. 75 galibiyeti alırken FOcus kadar Escort'un da önemi var mesela.
Red Bull’un Flugtag etkinliği bu sene Uçuş Günü adıyla yapılıyormuş. Katılmak için son gün ise 15 Mart, biz başvurumuzu yaptık, rakiplerimizi bekleriz ;) http://ucusgunu.redbull.com/tr/tr
Yorum Gönder