Çok hikayesi olacak, çok konuşulacak, tarihten bir çok sayfayı açacak özel bir yarış oldu Istanbul GP'si. Çok hızlı bir şekilde başlayalım.
Haftasonu başlarken herkes, Red Bull'ların açık ara önde olacağını söylüyordu ama Mclaren, onlarla rahat bir şekilde başedebildi. Hatta genele bakınca, bir takımın diğerinden daha hızlı olduğunu söyleyemeyiz. Ama hangi takımın pilotlarının daha mantıklı olduğu ortada ve bu yarıştaki bütün fark bundan ibaretti. Mark Webber'in mi Sebastian Vettel'in mi haklı olduğu çok önemli değil. Buraya kadar uyum içinde bir takım havası veren Red Bull, bundan sonra bir savaş alanına dönecektir. Webber-Vettel kazasından sonra kapışan Mclaren ise, burun farkıyla daha mantıklı olduklarını gösterdiler. Onlar da sonuna kadar savaştılar ve birbirlerine çarptılar ama göz karartıcı bir şekilde değil, fair-play'in tam sınırda bir savaştı bu. Fuji 2007'den bugüne gelen özel bir yazı gelecek yakında, bekleyin.
Herkes kendine yarışacak bir takım bulmuş gibiydi. Mclaren ile Red Bull farklı bir yarış yaptılar. Mercedes tek başına gibiydi. Hemen arkalarında Renault ile Ferrari kendi aralarında kapıştı. Onların arkasında Force India-Sauber çekişmesi vardı. En sonlarda da Toro Rosso-Willliams, Virgin-HRT yarışları vardı. Bolca lastik lastiğe çekişme yaşandı. Bunların en zevklilerinden biri de Alonso-Petrov çekişmesiydi. Alonso'nun galibiyetiyle sonuçlanan bu düelloda Petrov'un lastik patlatması ve puan alamaması, onun için çok iyi geçen bir haftasonunun üstüne düşen leke oldu. Yine de en hızlı turu yapmış olması, potansiyelini göstermesi açısından önemliydi.
Ferrari, tarihinin 800. yarışından çokça beklenti ve bomboş eller tadında hatıralarla ayrıldı. Ama bazen, kaybetmek, aslında kazanmaktır. En büyük rakiplerinin takım içi çatışmalarını onlar yaşamadı ve belki de en huzurlu ve yarışlara odaklı olanlar onlar. Yine de Alonso'nun dün Q2'de elenmesi, bugün de pitlere kadar Kobayashi'yi geçememesi büyük hayal kırıklığı. Aynı zamanda hızlı pistlerde Sauber'in ne kadar güçlü olduğunun da bir göstergesi bu.
Genelde televizyonlarda izleyemediğimiz yeni takımlar yarışını da, pistte olunca rahat rahat izledik. Lotus, çok açık ara daha hızlı diğer iki takımdan. Ama Trulli ve Kovalainen, aynı turda yarışdışı kaldılar. HRT de Virgin ile arayı ciddi kapatmış ve aynı tempoda aşık atabiliyorlar Richard Branson'ın takımıyla. Ama sonuçta yarışı bitirenler sadece Virgin'in araçlarıydı. Yani her 3 takımın da mutlu olabileceği bir nokta var.
Bunun üstüne bol bol yazı yazacağız zaten ama Red Bull'ların yaptıkları, bütün bir sezon içinde önemli bir kırılma noktası olacağa benziyor. Prost-Senna günlerinden beri böyle bir olay pek yaşanmamıştı, Alonso-Hamilton çekişmesi bile bir adım gerideydi bundan. Daha çok konuşacağız. Ayrıca F1.com'un Türkiye GP'si videosunu da çok merak ediyorum.
2 yorum:
yani webber orda geçildi artık bırak işte vettel i gitsin adam! hayır benide yaktı :)
redbull lar sezon başından beri zaten bi işi beceremediler. her yarışta pole de başladılar ama bi türlü iyi bitiremediler. adamlar açık ara en hızlı takım ama artık tecrübesizlikten mi şanssızlıktan mı dayanıksızlıktan mı bilmiyorum bi türlü kopamadılar. mesela ferrari bu kadar hızlı bi araca sahip olsaydı şuan inanılmaz bi fark açılmış olurdu yeni puanlamayla birlikte.
redbull 8 yarışta inanılmaz bi hız ama çok kötü finishler yaşadı. sakin olup güvenlerini kaybetmezlerse şampiyon olurlar. paniğe kapılırlarsada anca gönüllerin şampiyonu olurlar. deneyimli takımlar bu hataları affetmiyor işte. ilk yarışta ferrariler şimdide mclarenler kurt gibi kaptılar puanları.
Red Bull biraz Anadolu takımları gibi ama Sivasspor mu Bursaspor mu onu sezonun geri kalanı gösterecek. Yoksa hakkaten bu kadar başarılı bir takımın hala diğerleri ile başabaş olması, sorunun başka yerlerde olduğunu gösteriyor.
Yorum Gönder