Mikko Hirvonen, 2009'da Loeb'ün dominasyonunu bitirmeye çok yaklaşmış ama 1 puan kısa kalmıştı. Sezon öncesi taktiği belliydi: "Attack, attack, full attack". Yani artık dikkatli değil, hızlı olucam. Ilk yarış Isveç'i de kazanınca herkes bir "yoksa" dedi açıkçası, Loeb bile. Şu an bakınca Fin pilot için o günler ne kadar uzakta. O galibiyetin ardından bütün sezon bir tek kere daha podyuma çıkabildi, o da Türkiye'de üçüncülükle. Loeb'ün dominasyonunu bırakın kırmayı, sezonu altıncı tamamladı.
Bir de mücadelenin öbür yanı var: Loeb. Japonya'daki 5.liği hariç her yarışı podyumda bitirdi, takvimdeki 13 yarışın 8ini ise kazandı. Yeni puan sisteminin de yardımıyla ikinciye sezon sonunda 100 puandan fazla fark attı. Kısacası baydı. Loeb, ralli parkurlarının gördüğü belki de en yetenekli pilot ama Schumacher ile aynı karşı-argümanlara maruz kalıyor (en azından bence). Aynen Alman pilot gibi, sporunun altın era'larında birinde yarışmadı, çok fazla rakibi olmadı. Petter Solberg ile yarıştı, bir kaybetti bir kazandı, Marcus Gronhölm ile kapıştı, sonra da Hirvonen ile. Ama her zaman sadece bir rakibi oldu. Aynen Schumacher'in rakiplerinin de tek tek geldiği gibi; Hill, Villenueve, Hakkinen, Barrichello (!?), Raikkonen ve Alonso. Onun ardından F1 kendine geldi, son dört sezondaki çekişmelerden bunu anlayabiliyoruz. WRC de yeni kurallar ve yeni takımlarla umarım bu heyecanı yakalayacaktır.
Bu senenin yıldızı hem benim için hem de muhtemelen çoğu insan için Sebastian Ogier oldu. Citroen Junior takımından patlayarak geldi, belki sadece iki yarış kazandı ama çoğu yarışı da tek bir hata yüzünden kaybetti. Loeb ile pist üstünde aşık atabilen bir tek o oldu. Ödülünü de toprak rallilerde fabrika takımına geçerek aldı. Dani Sordo eğer performansını yükseltmezse, ki pek yükseltebilecek gibi durmuyor, Citroen'in bütün yarışlardaki ikinci pilotu da olabilir yakın bir zamanda. O kritik hatalarını biraz daha az yaparsa Loeb'ü şu anda durdurabilecek tek pilot o olabilir. Ve bu hataları yapmamayı öğrenmek de o kadar zor değil...
... Sadece Latvala'ya bakın. WRC tarihinin en spektaküler kazalarını yapmaya and içmiş bir adamdı genç Fin. Yarışın son özel seyirci etabında kaza yapar ikinciliği verir, 20+ taklalar atar araba yokederdi. Ama öğrendi. Öğrendi ve seneyi ikinci kapadı. Hirvonen'in bu kadar rezalet geçirdiği yılda Ford'un sorumluluğunu üstüne aldı ve gerçekten çok iyi sürüşlerle iki yarış da kazandı. Ki bunlardan biri Hirvonen'in liderlikten kaza yaparak yarışdışı kaldığı, ev sahibi olduğu Finlandiya Rallisi'ydi (Hadi, tekrar Bingöller Rallisi diyelim buna). Son yarış Ingiltere Rallisi'nde de (hala RAC diyesim geliyor bu yarışa da) klasman ikinciliği için Ogier ve Solberg ile girdiği mücadeleden galip çıktı. Seneye şampiyonluğa oynayıp oynayamayacağı kendisinden çok Ford Fiesta'ya bağlı ama ondaki gelişimi görmemek ve takdir etmemek ayıp olur.
Ve sezonun Don Kişot'u... Rakipleri pist üstünde yarışıp virajlara konsantre olurken, yarışmayı sadece sponsor toplantıları arasında yapabilen, hatta sponsor eksikliği yüzünden son iki rallisini kendi finanse eden Petter Solberg. Kendi takımıyla bu sezon yarış kazanamadı belki ama aldığı 5 ikincilik, onun, altında doğru arabayla, eski günlerine dönebileceğinin en güzel işareti. Yaşadığı bütün zorluklara, altında olduğu bütün dertlere rağmen o efsane gülüşünü de hiç kaybetmedi. Bunların üstüne kariyeri boyunca beraber yarıştığı, kendisi kadar sempatik co-pilotu Phil Mills ile yollarını ayırmasını da eklemeyi unutmayalım. Seneye kendi takımıyla yarışmak istemediğini, başka bir takıma geçip yarışlara konsantre olmayı düşündüğünü açıkladı. Bu, hem kendisi için mantıklı, hem de Ford'un yapması gereken bir hamle bence. Hirvonen, aynen Massa gibi hızlı ama istikrarsız olduğunu, şampiyonluk için gereken o son adımı atamayacağını gösterdi. Latvala ise fazla genç, öğrenecek çok şeyi var. Solberg gibi tecrübeli bir pilot hem Fiesta'nın gelişiminde yardımcı olabilir, hem de Ford'un elinde hazır bir şampiyonluk adayı olur. Neden olmasın?
Iki pilot daha çokça dikkat çekti WRC sahnesinde: Ken Block ve Kimi Raikkonen. Amerikalı, gymkhana'daki başarısını etaplara taşıyamadı genel olarak, puan almak için son sıraları kovaladı. Bir çok pilottan daha yaşlı WRC sahnesine atılması ve her yarışa katılmaması da dezavantajlarıydı. Ama bu seride gittikçe düşen ilgiyi yükselttiği kesin. Her ne kadar sezonu iki puan ile kapamış olsa da spektaküler hareketleri ile ralliseverleri mutlu etmeyi başardı. Ayrıca hiç bir takım veya pilot onun kadar iyi PR yapamadı. Seneye umarım devam eder, ne de olsa bildiği ve sevdiği Fiesta'ya geçiliyor artık.
Raikkonen ise hızı ile şaşırttı aslında. Bambaşka bir disiplinden gelerek ve öğrenme senesinde güzel sonuçlar alarak 25 puan topladı. Tamam çok değil, ama az da değil. Eğer seneye WRC'de kalırsa (kalacak gibi duruyor ama henüz karar vermiş değil, bence sezon başlamadan önce de veremeyecek bu kararı, Guns'n'Roses'ın Chinese Democracy albümüne döndü) bu sene yaptığı yanlışların çoğunu yapmaz. Burada Kaj Lindström çok tecrübeli bir copilotun da etkisini de unutmamak lazım. Böylece de hangi takımla yarışırsa yarışsın, markalar şampiyonasında o takıma yardımcı olur. Kendi şampiyonluğu içinse daha var açıkçası. Ama söylemeden edemicem, ona, Ispanya'da daha yarış başlamadan yarışdışı kaldığı için kızgınım. Tam kendisine uygun yollarda koşulacak yarışta nasıl yapacağını çok merak ediyordum. Bir sene daha beklicez şimdi.
C4 ve Focus ise emekli oluyor artık, yerlerini küçük kardeşleri DS3 ve Fiesta'ya bırakıyorlar. Yepyeni bir era, herşey sil baştan. Bakalım bu değişimden kim avantajlı çıkacak. Citroen, senelerdir süren dominasyonunu devam ettirebilecek mi, yoksa Ford, son senelerde düşen performansını Fiesta ile yükseltebilecek mi? Peki MINI? 2011'nin bu seneden daha iyi olacağı şimdiden belli.
Not: Türkiye Rallisi'nden çektiğim çok özel fotoğraflar için sayfanın sağ tarafındaki galeriye tıklamanız, WRC eşrafı ile yaptığım exclusive röportajlar için de arşivden nisan kısmına gitmeniz gerekir, hatırlatayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder