18 Ağustos 2010

Sezonun Ilk Yarısı - Başarılılar

2010 sezonunun orta noktasını geçmiş ve pratikte ikinci yarısına girmiş olsak da yaz tatili arası, geri dönüp sezonu değerlendirmek açısından güzel bir zaman. Sezonun ikinci yarısında veya ileri ki sezonlarda dönüp bakar, unuttuklarımızı hatırlarız. Bugün başarılılar var, bundan sonra da başarısızlar. Bu arada hemen belirteyim, tabi ki bunlar kişisel düşüncelerim, kimseyi bağlamaz. Yorumlar kısmı açık, amaç da o zaten.

En başarılı takımlar:

3- Renault: Bir takım, elindeki potansiyelden yararlanabildiği ölçüde iyi bir takım olabilir. Ve Reanult, potansiyelinin üstünde bir performansı sürdürülebilir şekilde veriyor bu sezon. Fransızlar, geçen sene uzun süre gündemi meşgul eden Briatore-Piquet Jr-Symonds şeytan üçgeninden sonra yepyeni bir yapılanmanın içindeler bu sene. Ellerinde de Kubica gibi muhteşem bir pilot var. Yine de bunlar sizleri yanıltmasın, 4 Büyükler ile aşık atmalarını kimse beklemiyor(du sezon öncesinde). Ama Eric Boullier liderliğindeki genç ekip, her yarışa yeni parçalarla geldi, başka takımların geliştirdiği parçaları (F-Duct, blown diffuser gibi) hızlı adapte edebildi ve sonuç olarak şu anda Mercedes GP'den sadece 26 puan arkadalar. Yani bir yarış galibiyeti sınırındalar neredeyse. Ve yeni puan sisteminde bu arayı kapatmak çok da zor olmayacaktır. Eğer Petrov, Kubica'nın puanlarına eklemeler yapmaya başlarsa, bir daha ki sene için TV gelirleri beklemedikleri şekilde artabilir Renault'nun. Bir alkışı da sarı-siyah orjinal renklerine döndükleri için verelim.

2- Mclaren: 2009'a kabus gibi girmişti takım. Araç, testlerde 3-4 saniye geriden geliyordu, yeni kurallara adapte olamamışlardı ve bir de Avustralya'da yalan skandalı ile uğraşmak zorunda kalmışlardı. 2010 kışında da istedikleri pozisyonda değillerdi Ingilizler. Bahreyn'de Ferrari'nin 1, Red Bull'un 1.5-2 saniye gerisinden başlıyorlardı tur zamanı bakımından. Sonrasında ise, 2009 aracını felaketten yarış kazanan hale getiren Mclaren mühendisleri, 2010 aracıyla ilk önce Ferrari'yi geçtiler, şimdi de Red Bull'u zorluyorlar. Bu seneki geliştirme yarışının açık galipleri onlar. Bir başka artıları da iki pilotlarını doğru düzgün yönetebilmeleri. Biliyorsunuz her takım bunu beceremiyor. Red Bull'un sıkıntılarından fazlasıyla yararlandılar ve her ne kadar araçları bir adım yavaş olsa da hala, iki şampiyonayı da son dakikaya kadar kovalayacakları belli.

1- Lotus: 0 (yazıyla sıfır) puan almış bir takım, nasıl ilk yarının en başarılı takımı olabilir ki demeyin. Tony Fernandes, bu işe soyunduğunda önünde aşması gereken birden fazla dağ vardı. Yeni takımların gridde olması bile bir mucizeyken (hatta bir tanesi bunu becerememişken) onların ilk yarıştan yarış bitirmeleri, bazı şeylerin doğru gittiğinin göstergesi adeta. O zamandan beri takım belki henüz puan alamadı ama yeni takımların en hızlısı ve dayanıklısı oldular, bir yandan da eski takımlarla arayı gittikçe kapıyorlar. Kısacası Mike Gascoiyne'un ekibi, aşılması gereken teknik dağları, alabilecek en az yaralarla aşıyorlar. Bir yandan da tarihi yeşil-sarı renkleri taşımanın manevi ağırlığı var tabi ki. Bunu da başarıyla taşıdıklarını Chapman ailesinin onları artık vaftiz etmesiyle görüyoruz. Eğer potansiyelini kat be kat geçen bir takım varsa, bu Lotus'tur. %107 kuralı işlemeye başladıktan sonra, daha açık bir şekilde bunun görüleceğine de inanıyorum.


En başarılı pilotlar:

3- Kovalainen: Mclaren'den Lotus'a gitmek, hem moral bozucu, hem demotive edici hem de cesaret gerektiren bir iş aynı zamanda. Herşeyin tıkır tıkır işlediği, yarışların kazanıldığı, şampiyonlukların peşinde koşulduğu bir takımdan, yeni ortaya çıkmış, puan almayı orta vadeli hedef yapmış, yarış sonunu getirmeyi uman bir takıma. Yine de Kovalainen'in iyi bir iş çıkardığı kesin. Takım arkadaşı Trulli'yi çoğu zaman geçen, daha fazla yarış bitiren ve ender de olsa eski takımların pilotlarını geçmeyi başarmış (Petrov, Kanada) olmak Mclaren'de yaptığı işten daha iyi bir iş çıkardığını söylüyor bana. Ayrıca elindeki zor göreve de iyi motive olduğunu.

2- Kubica: Takım arkadaşı ile en büyük puan farkını açan pilot olmak kimseye madalya kazandırmasa da önemli bir gösterge olabiliyor bazen. Kubica'nın topladığı 89 puan, Petrov'un topladıklarından 72 fazla. Yani neredeyse Renault=Kubica. Şaşılmayacak şekilde de kontratını uzatmak için elinden geleni yaptı Fransızlar. Doğru, Renault, hız olarak bir adım geriden geliyor belki ama pilot özelliklerinin fark yaratacağı pistlerde Kubica hep tepelerde (bknz Avustralya'da 2.lik, Monaco'da 3.lük). Zaten yıllar yılı Alonso için atılan Ferrari başlıkları, artık onun için atılıyor. Ve kariyerine Italya'da başlayan biri için bundan büyük bir mutluluk olamaz heralde.

1- Webber: Eğer bir küçük Emrah hikayesi varsa Formula 1'de, o da muhtemelen Mark Webber'inkidir. Tamam kimse annesine sulanmadı Emrah gibi ama takım içinde çok sevilmeyen, hatta en büyük kösteği takımı ve takım arkadaşı olan, yine de 4 yarış kazanan ve pilotlar şampiyonasında lider olan birini kalkıp ayakta alkışlamak lazım. Hele de sezon başında 2. pilot olması beklenen biriyse bu. Yıldız tozundan yapılmış Vettel'in, ardı ardına hatalar yaptığı (güvenlik aracı arkasında uyumayı kim açıklayabilir), hatta bazen kendisine direkt daldığı (Türkiye GP'sini hepimiz hatırlıyoruz) 2010 sezonu için, Webber'in şampiyon olmasını canı gönülden diliyorum. Minardi okulundan yetişmiş bir şampiyon daha!

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails