Bu cumartesi, son iki haftada üçüncü kez Şile taraflarına gittim ama bu seferi diğerlerinden daha farklıydı. En başta evimden alındım, evime bırakıldım; Ford'un güzel organizasyonunda Akay Perker ve Yalçın Pembecioğlu olmak üzere sevdiğimiz diğer blogger arkadaşlarla beraberdik; herşeyin yanında sekiz yıl kullandığım Focus'un yepyeni halini test edebildim.
Kendi ilk jenerasyon Focus'umu hatırlıyorum, zamanı için son derece devrimci bir araçtı hem içten hem dıştan. Sport Trend olarak çift kapılı olan Focus'um, belki şimdi görsem çok sade diyebileceğim bir tasarımdaydı ama o zamanlar, ralli etaplarındaki versiyonunun da etkisiyle, son derece yırtıcı geliyordu bana. Ama bugünkü üçüncü jenerasyon Focus, zamanın getirdiği değişikliklere uyarak çok daha keskin bir görünüşe sahip. LED farlar, ilk anda bana biraz garip gelmiş olsa da şu an düşününce son derece doğal duruyorlar. Iki aracın içi ise tamamen farklı. Benim Focus'umda CDçalar ve sunroof olması bile bir mutluluk sebebi iken artık yenilerde sayılmayacak kadar çok opsiyon, çok daha şımartıcı bir iç tasarımla beraber sunuluyor. En göze çarpan yenilikler ise artık mavi tonlarındaki kadran ve göstergeler ile 6 ileriye geçmiş vites.
Hiç değişmemiş olan şey ise Focus'un kendine has yol tutuşu.
Lavanda Butik Otel'de (ona ayrı bir parantez açıcam yazının sonunda) edilen kahvaltının ardından Ford yetkilileri bize aracı bir sunum ile tanıttılar. Tabi ki herkes kendi çalıştığı yerden sordu. Örneğin Yalçın, aracın ulusal-uluslararası iletişimi ile ilgili sorular sorarken ben, WRC'de artık Focus yerine Fiesta kullanılmasının sonuçları ile ilgili sorular sordum. Ve bütün sorulara cevap aldık. Bu sunumda yetkililerin özellikle bahsettikleri bir konu vardı: One Ford. Yani dünyanın her yerinde yüzde 80 oranında aynı Focus'un üretilmesi ve kullanılması hedefleniyor bu yeni seri ile. Bununla beraber aynı platformda 6 araç daha geliyor. Yani bu, kolay bulunabilir yedek parça ve seri üretimin kolaylaşmasıyla beraber ucuzlayan fiyatlar anlamına da geliyor. Yani bir şekilde Wal-Mart stratejisi var işin içinde: Aynısından daha çok, daha çok, daha da çok. Böylece hem ucuz hem daha kaliteli olabilsin. Son derece mantıklı ve bildiğim kadarınca diğer büyük araba üreticilerinin de belli yol aldığı bir strateji bu. Yani Henry Ford'un izinden inovatif çizgisini devam ettiriyor bugün Ford.
Bize sunum yapan arkadaşların üzerinde durduğu ikinci en önemli konu da normalde Focus'tan beklediğimizden çok daha fazla teknolojiyi bulacağımız. Mesela otomatik park etme (videosu da var), 15 km'nin altındayken otomatik frenleme (onun da videosu var), aracın motor ısısı performansını arttıran aktif ön ızgaralar ve trafikte-ışıkta beklerken kontak kapatıp açan start-stop özelliği. Hayaldi gerçek oldu diyelim bunlar için.
Daha sonra hep beraber deneme sürüşlerine çıktık. Bir önceki hafta ERC etaplarına gitmek için kullandığımız yollardan, sunuma katılan Ford Rally pilotları ile beraber, bu sefer araç test etmek için geçtik. Ya da gazladık diyelim, daha uygun. Bunun videoları ileriki günlerde Ford tarafından bize yollandıkça sizlerle paylaşacağım ama şimdilik size güvenlilik sınırlarını zorlayarak tatlı hızlara çıktığımızı ve bundan son derece keyif aldığımızı söylemekle yetineyim. Gerçekten Focus, o kendine has sürüş zevkinden hiç bir şey yitirmemiş. Bana denk gelen aracın Ecoboost olmasından mıdır bilinmez, araç, devir saatinin her yerinde çok güzel ivmelendi. Zaten dayanamayıp önümdeki araçları geçtim ben de.
Daha sonra geldiğimiz köyde, aslında otelde yapmamız gereken otomatik park sisteminin testini yaptık. Fikir benden çıktı ve ne yalan söyleyeyim, aslında özellikle yaptım. Çünkü nasıl çalıştığını merak ettiğim bu sistemi, otelde ona uygun bir yerde yapmaktansa doğaçlama çıkmış ve hafif yokuş aşağı bir yerde, yani doğal ortamında denemek istedim. Ve beklediğimden çok daha iyi çalıştı.
Otele dönüşte, aynı şekilde 15 km'nin altındaki hızlarda öndeki arabayı sezip otomatik frenleme sisteminin testini yaptık. Bazılarımız düz çizgide gidemediği için araç öndeki engeli sezemedi ve kameralar ezildi ama burada sorun kesinlikle araçta değil sürücüdeydi. Bundan sonra adı A ile başlayan kay ile biten arkadaşa sakın ola ki arabalarınızı emanet etmeyiniz!
Peki hiç mi eleştirilecek yeri yok bu arabanın? Var tabi ki. Beni en rahatsız eden şey, orta kolçağın yüksekliği oldu. Onu kaldırana kadar viteslere ulaşmakta sıkıntı çektim, ancak teste başlarken kolçağı kaldırdım da beklediğim performansa ulaştım. Bunun dışında aracın otomatik vites versiyonu henüz Türkiye piyasasına gelmemiş ama sonbaharda geliyor.
Ve sıra Lavanda Butik Otel'in son kez şov yaptığı öğle yemeğinde. Peçetelerimizin yanında bizlere lavanda da verilen bir masada lezzetli etlerle bu güzel günü sonlandırmış olduk. Haftasonu kaçamağı düşünenlerin kesin gitmesi gereken bir yer. Dikkat edin bizimki gibi araba meraklıları organizasyon yapmamış olsun yalnız. Bu arada çıkarken son bir müjde daha aldık. Yakında Ford, bir başka event'i Ford Rally atölyesinde gerçekleştirecekmiş. Inşallah burada da olup asıl konumuz olan motorsporlarına çok daha yakın bir bakış atabileceğiz. Bu sırada geçen sene WRC sırasında yaptığımız gibi özel içerikler ve röportajlarla sizlere de ralliyi daha yakından tattıracağız diye umuyorum.
Kısacası benim için son derece nostaljik ve keyifli bir gün oldu cumartesi. Eski aşkım Focus'u, eskisinden çok daha iyi görmenin mutluluğu ile eve döndüm ve yeni araba almayı düşünen iki bayan arkadaşıma hemen tavsiye ettim. Zaten hevesle benden gelecek haberi bekliyorlardı. Otomatik parkı ile onları cezbetse de, beyler, bu aracın sürüş zevki, kullandığım bir sürü çok daha pahalı ve sofistike araçta yok. Eğer bu segmentte yeni bir araç almayı düşünüyorsanız Focus'u görmeden kararınızı vermeyin.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder