30 Aralık 2010

2011

Sevgili Pit Girişi okurları,

Aralık ayı bu blogda sessiz geçti, farkındayım. Motorsporları camiasında da çok fazla ses olmadı (diyecem, sakın inanmayın, yeni kurallar, Lotus davaları vs vardı). Benim özel hayatım hepsinden daha hızlıydı, asıl sebep o galiba.

Ama burayı boşladığımı kesinlikle sanmayın. Çok ciddi teknik değişiklikler ve bazı haberlerle gelicem size yeni senede inşallah. 2011'de (hemen başında olmasa da) yepyeni bir Pit Girişi ile karşılacaksınız.

Ayrıca bu fırsattan istifade hepinize çok iyi seneler, Paris-Dakar ile yarın başlayacak motorsporları sezonunun da bol heyecanlı olması dileğiyle...

Sinan Kolat

16 Aralık 2010

Nice Yıllara!

Sevgili Pit Girişi okurları,

Bir süredir yazamadım, maalesef yine yeni yeniden hayatım Eau Rouge'dan flat-out çıkma moduna girdiği için vakit ayıramadım. Bir yandan da sezon sonu soluklanması diyebiliriz buna. Tabi ki yeni kurallar açıklandı, yeni pilot dedikoduları var, yeni yılla beraber Paris-Dakar ufukta gözüküyor.

Ama bugün başka bi konu hakkında yazıyor olacağım. 14 Aralık'ta Pit Girişi'nin ilk doğumgününü kutladık. O gün yazı girmeyi unuttum, muhtemelen de bundan sonraki her doğumgününde de unutucam, çünkü aynı gün benim de doğumgünüm :) Genelde aklım onda oluyor.

Bir sene içinde okuyan sizlere çok teşekkür ediyorum, ben yazdım siz de vaktinizi ayırdınız okudunuz. Bıraktığınız yorumlar, söledikleriniz, yarışmaya gelen tepkiler, bu blogu devam ettirmek için çok büyük bir motivasyon.

Ama bu amatör bir motorsporları blogu. Düzeltilecek, geliştirilecek, elden geçirilecek çok şey var.

Benim aklımda layout'u elden geçirip daha okunur bir hale getirmek, muhtemelen pitgirisi.com adresini almak öncelik durumunda. Ama sizden gelecek düşünceler ve tavsiyeler de çok önemli. O yüzden ricam, bir kaç dakikanızı ayırıp şöyle bir sayfaya, yazılara bakın ve neleri beğendiğinizi, neleri görmek istediğinizi, eksikleri fazlaları sölemeniz. Örnek olarak mesela tarihi postları, listeleri daha çok görmek istiyoruz, daha çok teknik şey görmek istiyoruz, görseller daha güçlü olabilir, yazılar fazla uzun/kısa diyebilirsiniz. Ayrıca seneye yine yarışmamız olacak, yarışmayla ilgili de tavsiyelerinizi bekliyorum. Kısacası meydan sizin, bu sefer blogdan çok forum olsun yorumlar istiyorum.

Bu fırsatla tekrar teşekkür ediyor ve yeni yılınızı da şimdiden kutluyorum. Kendinize iyi bakınız ey okurlar.

08 Aralık 2010

Lotus Renault


Bu sene belli ki sürprizlerin senesi oluyor. Önce Williams, şok bir hamle ile Maldonado'yu açıkladı; görünüşe göre bugün Renault takımı, yeni adını Lotus Renault olarak basına tanıtacak.

Uzun zamandır söylenenler söyleniyor hala: 5 yıllık, yılda 20 milyon pound'luk bir anlaşma olacak, title sponsorship şeklinde. Bir soru işareti takımın hisseleri adına var sadece. Bilindiği üzere Renault'nun yüzde 75'i Genii Capital'e, kalanı ise hakiki has Renault'ya ait. Renault, bu hisseleri verip sadece motor ve şasi üreticisi olarak sporda kalmak istiyor. Eğer bir hisse el değişimi olacaksa muhtemelen Renault'nun elindekileri Lotus Group alacak demektir. Ama bu olacak mı, gün içinde o da açıklanır. (Şu anda resmi açıklama geldi, Group Lotus, takımın ana hissedarı olacak ve Renault'nun hissesi kalmayacak).

Tabi burada asıl garip olan, cümbüş yaratacak olan Lotus Renault. Daha önce de yazmıştık Lotus Racing ile Lotus Group arasındaki çekişmeyi. Mahkemeler devam ediyor ama eğer FIA, Renault'nun isim değişikliği kabul ederse bugün sonunda gridde iki tane Lotus Renault takımı olacak. Biri Tony Fernandes'in geçen sene canlandırdığı, bu sene yeni takımların en iyisi olarak sıralamada 10. sırayı alan takım. Öbürü de Kubica ile Petrov'un yarıştığı, siyah sarı renkli olan. Ve gariplikler bununla da bitmiyor. Iki takım da 2011'de, Team Lotus'un 80'lerin başında kullandığı John Special Player renkleri olan altın-siyah rengi ile yarışacaklarını açıkladılar. Red Bull, en azından ikinci takımının adını Italyanca'ya çevirmiş, renklere azıcık dokunmuştu.

Bugünden mahkeme sonucu açıklanıp hangi takımın Lotus Renault ismi ve renklerini kullanacağına karar verileceği güne kadar bu durumun absürdlüğü daha çok konuşulur. Ama burada, bu durumun F1 için aslında ne kadar üzücü olduğunun altını çizmek istiyorum.

Birincisi, Lotus gibi önemli ve tarihi bir üreticinin adının, bu şekilde harcanması. Lotus, March gibi Brabham gibi F1 tarihinin önemli parçalarından biridir ve bu mirasın her taraftan çekiliyor olması, bir F1 fanı olarak beni utandırıyor.

Ikincisi ve daha önemlisi, bütün bu olay silsilesinin, para için yapılıyor olması. Lotus, bu sene 10. olarak Concorde Anlaşmasına göre sınıf atlamanın eşiğine gelmiş durumda. Yani bir kere daha ilk ona girerlerse Tier 3 takımı olmaktan Tier 2 takımı olmaya çıkacaklar ve TV gelirlerinden çok daha fazla bir pay alacaklar. Bu seneki başarılarının üstüne Red Bull arka taraf ve hidrolikleri, ayrıca Renault motoru (yani şampiyon paket eksi Newey) eklenince, HRT ve Marussia Virgin'i geçmeleri çok hayal değil. Ama isim değişikliği olursa, bütün takımların izni olmadığı sürece bu seneki TV gelirleri paylarını alamayacaklar; ki yeni takımlar için bunun hayati önem taşıdığı ortada. Dany Bahar'ın başında olduğu Group Lotus ise ürettikleri arabaları Ferrari sınıfına taşımak ve marka değerini yükseltebilmek için başta F1, bütün yarış serilerine giriyorlar/girmeye hazırlanıyorlar. Nicholas Todt'un başında olduğu başarılı GP2 takımı ART ile şimdiden anlaştılar, seneye takım Lotus ART olacak. Bir çok insan, zaten banka kredileriyle ayakta duran Lotus Group'un, kazanılması çok zor bir kumar oynadığını söylüyor. Ve haklı da olabilirler. Sadece F1 takımına 100 milyon pound yatırmak, üstüne diğer yarış takımlarına para vermek ve bir yandan da Lotus yol arabaları üretmek, altından kolay kalkılabilecek bir yük değil.

Bu da Formula 1'in finansal tarafının ne kadar zorlaştığını, Renault gibi ikonik bir ismin bile orta vadede kendini kaosa götürebilecek bir seçeneği seçenebileceğini gösteriyor. Bir yandan Hulkenberg'in para için Maldonado'ya seçildiğini, başka bir yandan de la Rosa, Heidfeld gibi isimlerin arkalarında büyük sponsorlar olmadığı için gridde yer bulamadıklarını, Aleshin gibi bir gencin veya Petrov gibi bir kamikazenin yer bulmakta sıkıntı çekmemelerini de yanyana koyarsak F1 ruhunu para için satıyor mu tartışmalarının dozu artacakmış gibi duruyor.

Acil harekete geçmesi gereken iki kamp var bence: 1) FIA, masraf kısma anlaşmalarını ciddi şekilde empoze etmeli, 2) Kubica, hemen Ferrari'ye geçmeli. Iki tane de heyecanla beklediğim cevap var: Biri FIA'nın tekrar açıklaması gereken revize edilmiş takım listesi (yani bu değişikliği kabul edip etmeyecekleri), öbürü de Fernandes'in Lotus Renault'sundan gelecek cevap. Siz hatta kalın, gelişmeleri aktaracağım.

02 Aralık 2010

2010 Ödül Töreni

F1 sezonu bitmiş ve sezon sonu testlerinden sonra herkes biraz soluklanıyorken, sene sonu ödüllerini dağıtmanın zamanı geldi sanki. Bu kategorileri de, adayları da, kazananları da kafamdan attım; yani sizin de ekleme ve yorum yapma serbestiniz mevcut. Okuyun, sonra da kendi düşüncelerinizi yazın.

Yılın Pilotları: Kubica, Vettel, Webber, Alonso, Rosberg ve Kovalainen
Yılın Takımları: Red Bull, Lotus, Renault (üçünün de seneye Renault motoru kullanacak olması enteresan)
Yılın Yarışları: Istanbul, Melbourne, Kore, Montreal, Malezya, Spa
Seneye Izlenecekler: Kobayashi, Alguersuari, Lotus, Schumacher
Yılın Çaylağı: Hulkenberg
Yılın Çatlağı: Kobayashi
Yılın Kamikazesi: Petrov
En Iyi Sıralama Turu Performansı: Hulkenberg (BRE), Hamilton (CAN)
En Iyi Yarış Performansı: Webber (MON ve ISP)


Yılın Pilotları:
-Kişisel olarak Kubica'nın, Renault aracıyla çıkardığı performansı, neredeyse BMW yıllarında gösterdiği performanstan daha iyi buldum. Zaten sene sonu listelerinde de ona hep yer verilmiş durumda ve bu şans değil. Kesinlikle daha iyi bir aracı ve bir sürü şampiyonluğu hakkediyor. Italyan sempatisi ve Italyan'ların ona olan sempatisinden dolayı Massa'yı baskı altına aldığı konuşuluyor.
-Vettel, şampiyon olarak aslında tabi ki bu listenin başında olması gerekiyordu ama sonuçta elinin altında bir Red Bull vardı. Ortaya koyduğu inanılmaz sürüşler ve felaket hatalarla hiç bir zaman ortalama bir performans sergilemedi. Ama ileride altın bir çağ olarak anılacak bu yılların en önemli aktörlerinden olduğunu gösterdi.
-Eğer Webber de Vettel kadar genç olsaydı, sadece Istanbul'da değil, heralde her yarışta çarpışabilirlerdi. Avustralyalı'nın, bu kadar iyi bir araca bu kadar geç ulaşması üzücü ama onun kadar inatçı ve profesyonel bir karakterin, seneye de aynı azim ile geri döneceğini düşünüyorum.
-Bu seneye kadar Alonso'ya bir antipati beslediğimi gizleyemem ama bu sene, işler kötü giderken ipleri eline alışı ve geriye düştüğü zaman bile vazgeçmemesi inanılmazdı. Ilk önce takımda kimin patron olduğunu Massa'ya gösterdi, sonra da takımını, azmiyle ileri taşıdı. Çok bariz bir pit hatasıyla şampiyonluğu kaybederken bile takımı suçlamaması ve optimizmi de alkışa değer.
-Geçen sene bu zamanlar herkes Schumacher'i konuşurken, şu an Mercedes denince akla sarı kaskıyla Rosberg geliyor. Aldığı podyumlar, bütün takım nerede yanlış yaptık diye düşünürken onun pist üstündeki savaşı, sessiz sedasız işini yapması, yakışıklığını bile gölgede bıraktı.
-Ve Kovalainen... Mclaren'den Lotus'a. Bir uçtan öbür uca... Böyle bir ortam değişikliğini çok olgun karşıladı ve hem diğer yeni takımların pilotlarını hem de kendi takım arkadaşını net bir şekilde geçti. Moralini bozmadan böyle bir performans çıkarmak kendisinin mental olarak ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Umarım RoC kazasını kolay atlatır.

Yılın Takımları:
- Klasik bir Adrian Newey; hızlı ama kırılgan. Araç olarak bütün sene, belki Monza ve Montreal dışında, en iyilerdi. Tartışmasız. Ama takım içi yönetim olarak aynısını söyleyemeyeceğim. Vettel'i, Webber'den üstün tutmak için çok sayıda ve çok mantıklı sebepleri var ama bunu yapmak vardır, bunu yapmak vardır. Ve Horner'ın, bunu yeteri kadar iyi yönetemediğini düşünüyorum, sonunda destekledikleri pilot şampiyon olsa bile. Ama araç olarak bir efsane ile karşı karşıyaydık, o ayrı.
- Renault, kendilerinden beklenmeyecek bir azim ile her yarışa yenilemelerle geldiler. Bu takımın geçen sene crashgate skandalı ile çalkalandığını düşündükçe o günler ne kadar uzak geliyor. Eric Boullier gibi sessizce işini yapan ve başarılı olan insanları da seviyorum. Ayrıca ellerinde Kubica gibi bir yeteneğin dışında önemli bir altyapı pilot kaynağı var. Buranın geleceği parlak bence.
- Lotus, bu senesini film projesi olarak Hollywood'a satabilir bence. Son anda gride gelip yarış bitirerek, yıl sonunda 10. olarak, Lotus Group ile verdiği savaştan ve her yerden bulduğu destekten, gerçekten rüya gibi bir sezon geçirdi Tony Fernandes ve Gascoyne. Seneye Red Bull ve Renault desteği ile orta sıraları da sallayacaklarına eminim.

Yılın Yarışları:
- Tabi ki şehrimin yarışını, yerinde izlediğim yarışı en başa koyucam. Ama o da öyle bir yarış oldu ki bütün sezonu kökten salladı. Webber-Vettel çarpışması hala konuşuluyor ve konuşulacak da. Mclaren'lerin düellosunu pist üstünde bitirmeleri ise sezon boyu burada suların durgun olmasını sağladı. Ferrari içinse dip oldu Istanbul, bir tokat.
- Lewis Hamilton'ın iterek bitirdiği sıralama turlarından Schumacher'in sert hamlelerine, Alonso'nun Mclaren'e geçilmesine çok güzel bir yarış oldu hakkaten. Lastik performanslarının çok belirleyici olduğu yarış da Pirelli'ye bir çok fikir vermişe benziyor.
- Olacak mı olmayacak mı derken Kore, yağmuruyla beraber o kadar kritik bir yarış oldu ki bir tur yerimizde oturamadık. Webber'in kazası, Vettel'in motoru, Schumacher'in kendine gelişi, Alonso'nun liderliğe oturuşu ve aslında fena da olmayan pist. Seneye görüşürüz Yeongam.
- Gönüllerin sezon başlangıcı Melbourne, bu sene bize, Bahreyn'de unuttuğumuz herşeyi hatırlattı. Burada Jenson Button'a da teşekkür etmeliyiz tabi bir yandan. Heyecansız tur geçtiğini hatırlamıyorum, en son koltukta zıplıyordum.
- Malezya'nın sıralama turları yarışından daha eğlenceliydi, doğruya doğru. Ferrari ve Mclaren'lerin, yeni takımlara bile geçilmesi, hele de sezonun bu kadar başında, lezizdi. David ve Goliath hikayesinin 2010 versiyonuydu.
- Spa her zaman güzel yarışlara ev sahipliği yapar zaten, şaşırtmaz. Ama bu sene Hamilton'ın mükemmel pilotajı ve klasikleşmiş yağmur sürpriziyle bizleri yine mest etti.

Seneye Izlenecekler:
- Kobayashi... Daha söze gerek var mı? Daha fazla özgüven, seneye daha iyi gireceğini düşündüğüm bir Sauber ve küçük gözler...
- Alguersuari'nin bu seneki gelişimi çoğu gözden kaçmış olabilir ama Franz Tost, ona ne kadar güvendiğini bu hafta açıkladı. Gerçekten de bazen mavi gözlü DJ Ispanyol'un ne kadar genç olduğunu unutabiliyoruz. 2. ful senesinde eminim çok daha iyi işlere imza atacaktır.
- Yukarıda da değindik Lotus'a. Çok kısa bir zamanda çok iyi bir iş çıkarmışlardı 2010'un başında. Seneye Red Bull ve Renault desteği ile teknik olarak en sıkıntı çektikleri alanları kuvvetlendirdiler. Ayrıca 2011'de siyah-altın renklerinde olacaklar. Daha ne olsun...
- Herkes bu sene sonunda bırakması gerektiğini söylese de bence sene içinde ne iyi ne kötü bir iş çıkardı Schumacher. Hatta sene sonunda kendine geldiği ve iyi yarışlar çıkardığını bile söyleyebiliriz. Kendi geliştirdiği bir Mercedes'te 2011'e beklenmedik bir damga vurabilir bence.

Yılın Çaylağı:
- Belki Petrov ondan daha fazla puan almış olabilir ama Hulkenberg'in altında, sene boyunca genel olarak, daha az rekabetçi bir araç vardı. Buna rağmen efsanevi bir pol pozisyonu almayı bildi. Petrov ise genelde kazaları ile akılda kaldı. O da fena performans sergilemedi ama bu bir "Hulkenberg gitmesin" çağrısı aynı zamanda!

Yılın Çatlağı:
- Suzuka'yı izlemek bile tek başına yeter ama Kobayashi'nin istikrarlı sürüşünün buna o geçiş hamlelerini sağladığını unutmamak lazım. Ayrıca gözlerinin küçüklüğünden dolayı daha rahat geçiş yaptığına dair demeci de F1'de artık pek görmediğimiz türden samimi. Seviyoruz bu genci, Erbatur kadar olamasa bile...

Yılın Kamikazesi:
- Her ne kadar Sutil, Kore'de önüne gelen her araca vurmaya çalışsa da bütün sezon boyunca daha istikrarlı bir şekilde araç parçalayan Petrov, bu kategorinin en başarılı ismi oldu. Genelde Japon pilotlara ait olan kamikaze kültürünü devam ettirdiği için kendisine Kamikaziov adını da layık görüyorum. Kutlarız kendisini, daha nice şasilere...

En Iyi Sıralama Turu Performansları:
- Herkesin şampiyonluk mücadelesine konsantre olduğu Brezilya'da bir anda ortaya çıkıp ikinci Vettel'e bir saniyede fazla fark atarak herkese küçük dilini yutturdu genç Alman. Bazıları abartıp Senna'nın 1988 Monaco sıralama turu ile karşılaştırsa da yine de tarihteki yerini aldı Hulkenberg.
- Red Bull'ların pol pozisyonlarda tulum çıkaracağı inancının virüs gibi yayıldığı günlerde Lewis Hamilton'ın, benzinsiz kalma pahasına attığı tur, onun ne kadar mükemmel bir pilot olduğunun kanıtı sanki. Sonrasında aracını itmekten de geri kalmadı tabi.

En Iyi Yarış Performansları:
Uzun zamandır bu kadar beklenmedik bir pilot, bu kadar dominant bir çift galibiyet almamıştı galiba. 2009 herkese Button gerçeğini gösterdiyse, 2010 Monaco ve Barcelona da bütün dünyaya Webber'i sundu: Gözlerinizin önünde bir şampiyonluk adayı var, artık onu da hesaba katın.
Related Posts with Thumbnails