Ortada paylaşılacak bir pasta olduğu an, hem karnı doymaz birer aç kurt hem de mağduru oynayan birer oyuncuya dönüşmemiz kimseyi şaşırtmıyor artık. Türkiye GP'si de farklı olmadı; KKTC oynumuzla, pistin Bernie'ye devriyle, en son olarak CVC'ye ödenmesi gereken miktarı ödememeye karar vererek. Neyse ki 2011'den sonra yarışımız yok, pasta gidiyor. Herkes rahatlamış gibi. Gerçek F1severler hariç...
Hermann Tilke'nin tasarladığı en güzel pist olan, 8. virajıyla F1 literatürüne geçen güzel pistimiz hakkında eleştirilecek çok şeyimiz var. Bol bol da yazmıştım bu blogda. Halk olarak motorsporları kültürümüz yok, oluşturulması için ne kadar emek verildiği soru işareti... Bu işin nasıl yapılması gerektiğini Rusya ve Hindistan örneklerine bakarak anlayabiliriz galiba. Anlaşılan bunları uzun uzun yazmak zaruri artık.
Kendi adıma, üçüncü kere biletimi alıp yarışı izlemeye gittiğimden içim rahat. Joe Saward'ın yazısına bakınca F1 çevresinin de pek üzüldüğü söylenemez. Iyi ki gidiyoruz diyorlar, 8. viraj kaybolacak diyenlere de Joe'nun cevabı hazır: "merak etmeyin aynısını Austin'de yapıyorlar". Işte Türkiye'nin F1'deki yeri...
Kısa bile olsa bizi mutlu eden F1 maceramızda emeği geçen herkese teşekkürler...
22 Nisan 2011
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Otoritelerin beceriksizliği, pasta paylaşımı, yetersiz reklam-promosyon konularında haklısın ama joe Saward konusunda katılmıyorum sana..Adamın yazısı normal bir yazı ama yorumlara yazdığı cevaplara bakınca bende adamın kişisel olarak Turkiye GP'sinden hiçbir zaman hoşlanmadığı (sebebini bilemem) fikri oluştu.
Yorum Gönder