14 Mart 2010

Bahreyn: Bir Ferrari Rüyası

En başta şunu rahatlıkla söyleyebilirim, çok özlemişiz. Vettel'in sorunu haricinde sıkıcı olarak değerlendirebileceğimiz bir yarış bile, heyecan verdi.

Yarışı uzun süre önde götüren, hatta güzel şekilde kontrol eden Vettel'in, egzost sorunu yüzünden Ferrari'lerin ve Hamilton'ın arkasında kalması, gerçekten çok yazık oldu. Çünkü bu sene şampiyonluğa oynamasını beklediğim bir pilot genç Seb. Onun sorunu sayesinde Ferrari de sezona duble ile başladı. Bu arada Ferrari'nin bir önceki dublesi Fransa 2008'de de Raikkonen, aynı egzost sorunu ile yarışı kazanmıştı. Şans dediğin bu olsa gerek.

Italyanlarda Alonso, Kimi gibi, Ferrari'deki ilk yarışını kazandı. Şimdi soru, yine Kimi gibi, Ferrari'deki ilk senesinde şampiyon olabilecek mi? O kadar ileriye gitmeden söyleyebileceğimiz, belli ki Alonso'nun şu an griddeki en mutlu insan olduğu. Zigzaglarla finiş çizgisine gelirken de bu açıkça belliydi.

Bir yandan da Massa'nın hikayesi var. Büyük sıkıntılardan sonra gelen bu ikincilik (ki basın toplantısında kendisinin de belirttiği gibi en iyi sezon başlangıcı oldu), üstünden büyük bir yük atmış ve onun için de en az Michael Schumacher kadar ikinci bir başlangıç olmuştur.

Mclaren'de ise durum şimdiden belirginleşti gibi. Hamilton, çok rahat bir şekilde Button'ı geçti, yani beklenen oldu. Hamilton, downforce sıkıntısı yaşayan Mclaren'i ile podyuma çıkarken, Button'ın sorunlu araçtan performans alamama hastalığı yine ortaya çıktı. Heralde kimse Webber'i arkasında tutup 7. olmasını başarı olarak görmüyordur.

Mercedes GP, nispeten sessiz başladı ve bitirdi sezonun ilk yarışını. Rosberg'in Schumacher'den bütün haftasonu boyunca daha hızlı olması dikkatleri çekti ama Schumi, üstündeki pası atınca neler olacak merakla bekliyoruz. Yine de Red Bull ve Mclaren gibi karışık duygular yerine, daha istikrarlı turların sahibi oldular, ki bu bile başarı.

Ferrari, rüşdünü ispatladı. Mercedes, 5.lik ve 6.lık ile en iyi üçüncü takım gibi durdu. Mclaren ve Red Bull ise karışık sinyaller verdiler. Red Bull'un hızı da dayanıklılık seviyesi de ortada. Hangi denge ağır basarsa oraya gidecek takım belli ki. Ama eğer geçen senekinden daha az sorun yaşarlarsa Vettel'in şampiyon olmamak için bir nedeni kalmaz.

Bu gridin başı. Peki sonu? Yeni takımlardan HRT, beklendiği gibiydi. Karun'u ilk turda kaybettiler, bir kaç tur sonra da Bruno Senna gitti. Henüz üstüne yazı yazacak bir performans bile sergileyemediler. Virgin, yarış başlarında Lotus ile eşit seviyede gibiydi. Zaten Glock da Lotus'ların önünde başlıyordu yarışa. Ama onlar da en başta di Grassi'yi, sonra da Glock'u kaybedince gözler Lotus'a döndü. Malezyalılar, gridin geri kalanına göre çok yavaşlardı, burası kesin. Ama çok kısa sürede iki tane finiş görecek araç hazırlamaları bile gerçekten çok büyük başarı. Yeniler grubundan sıyrılıp orta sınıfları hedefleyecek ilk takım olacaklarını, adeta bayrak açar gibi ilan ettiler.

Orta sıralarda ise Force India, bu seneki hedefleri "markalar sıralamasında beşincilik"in hakkını verdiler ve ilk dört takımın arkasına kuruldular. Sutil, sert lastiklerle 10. başladığı yarışta, ilk virajda Kubica ile çarpışmasaydı belli ki iyi bir yerlere gelecekti. Onun yerine yarışta 9.luğu, yarışa 12. başlayan takım arkadaşı Liuzzi aldı.

Renault ise neler yapabileceğine bakıp üzülüyordur. Kubica, ilk virajda Sutil ile çarpışıp sonunculuğa düşünce iki pilot için de berbat oldu yarış. Petrov ise son derece iyi başladığı yarışta, bir kerb'ün üstünden sert geçince süspansiyonuna hasar verdi ve yarışdışı kaldı. Not etmek gerek ki eski takımlardan klasmana giremeyen tek sürücü de Petrov oldu. Yine de Renault, iyi bir geliştirme süreci yaşarsa orta sıralarda büyük bir güç olur.

Williams ise Force India ile olan mücadelesinde bu yarışlık yenildi diyebiliriz. Rubens Liuzzi'nin, Hulk Sutil'in arkasında kaldı. Ama yine de silik geçen sezonların ardından takım, bu sene çok daha iyi bir tempoda ve şevkli gözüktü. Frank Williams'ı ve ekibinin böyle görmek, her Formula 1 severi mutlu etmiştir eminim ki.

Yarışın kötü sürprizlerinden biri Sauber oldu benim için. Herkesi şaşırtıcaklarını beklerken sessiz sedasız iki aracı da kenara çektiler. Oysa lastikleri yumuşak kullanmaları ve Ferrari motorları ile potansiyelli gözüküyorlardı. Toro Rosso'da ise Buemi, yarış sonlarında kenara çekse de Alguersuari, tur yemeyerek ve yarışın en iyi tur zamanlarından birine imza atarak aslında kendi çapında bir mucizeye imza attı. Ne var ki onun da derecesi 13.lüktü.

Hızlı bir özetini geçmiş olduk Bahreyn GP'sinin. Hafta boyunca açıklamalar ve yorumlarla daha çok yazarız üstüne. Bir sonraki yarışın iki hafta sonra Melbourne'de olduğunu da hatırlatalım.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails