09 Ağustos 2010

MINI Ralli Parkurlarında

Bloglardan uzak kaldığım zaman içerisinde beni en heyecanlandıran haber, MINI'nin WRC'ye dönmeye karar verdiği haberi oldu. Hem de Prodrive ile.

David Richards tarafından yönetilen Prodrive için iki kelam etmek ile başlayalım. Subaru markasını WRC'ye getiren ve yaklaşık 20 yıl işbirliğini devam ettiren Prodrive atölyesi, Subaru'nun finansal sebeplerle spordan çekilmesinin ardından bir boşluğa düşmüştü. Geçen sene Formula 1'e girmek için hazırlık yapmışlar ama seçilememişlerdi. Daha önce BAR takımının başında gördüğümüz Richards, seçilmeme sebepleri olarak Cosworth motoru kullanmayacaklarını açıklamalarını göstermişti. Ne kadar doğru bilinmez ama Prodrive, bir şekilde F1'e girebilseydi, en az Lotus kadar iyi işler çıkarabilirdi bence.

Elinde kadrosu ve ekipmanı bulunan Prodrive ve Richards, WRC'ye tekrar odaklanmaya karar verdiklerinde, normal rota olan "bir üretici ikna et-araç al-modifiye et" yolunun tam tersini yapmışlar. Ideal bir ralli aracı (bir dahaki senenin S1600 kurallarına göre tabi) nasıl olmalıdır sorusundan yola çıkmışlar ve en sonunda 11 araçlık bir liste yapmışlar. Sonra da ellerindeki listenin üreticileri ile konuşmaya başlamışlar. Işin garip tarafı, MINI, boyutları kuralların gerektirdiğinden küçük olduğu için, bu listede değilmiş. Daha sonra MINI'nin yeni Countryman modelini geliştirdiğini öğrenmişler ve hemen karar verilmiş. Ideal bir prosedür! (Bunları wrc.com'un David Richards ile yaptığı röportajdan okuyabilirsiniz, ama elindeki 11 araçlık listeyi açıklamaması insanda merak uyandırıyor)

Tabi ki normal bir Cooper S yerine Countryman görmek üzücü olsa da, yıllar yılı ralli parkurlarında kendini kanıtlamış MINI'nin, WRC sahnesine dönüyor olması inanılmaz heyecan verici. Heyecan verici olduğu kadar da önemli. Bir süredir hem F1'den hem de WRC'den kaçıyordu üreticiler (Subaru-Suzuki-Honda ilk akla gelen örnekler). MINI'nin fabrika takımı olarak spora gelmesi, hem Citroen ve Ford ikilisinin biraz da sıkıcılığını kıracaktır, hem MINI gibi bir markanın spora girmesi ilgiyi fazlasıyla arttıracaktır, hem de MINI'nin başarısı diğer üreticilere de önemli sinyaller gönderecektir. Böylece WRC, bir süredir devam ettirdiği iki takımlı halinden, çok daha heyecan verici, bol üreticili yıllarına geri dönebilecek, bununla beraber yetenekli pilotları ikinci takımlarda veya ilk takımların üçüncü pilotu olarak değil, adam gibi yerlerde görebileceğiz. Yani kesinlikle win-win bir durum.

Hemen not düşelim, 2011 sezonunda MINI, belli yarışlarda yarışacak, 2012 sezonu itibariyle tam takvim olarak parkurlarda olacak.

BMW motorlu ve destekli MINI'nin ardından, bir haber de Saab cephesinden geldi. Saab da yıllarını ralli parkurlarında geçirmiş bir firma olarak, yeniden WRC'ye dönmek istediğini, ve hatta bu yolda belli bir aşama kaydettiğini duyurdu. Geçen sene bu zamanlarda batmak üzere olan ve son dakikada (gerçekten son dakikada, hatta uzatmalarda) Spyker tarafından satın alınıp kurtulan şirketin, bir yıl sonra WRC'ye dönecek olması, bazı şeylerin doğru gittiğini veya gideceğini gösteriyor. Skoda gibi aslında kötü bir markanın bile, ralli araçlarıyla imajını nasıl etkileyebildiğini muhtemelen Saab'ın sahipleri de görmüştür. Umarız onların da projesi, Honda'nınki gibi olmaz.

Bu arada FIA'nın maliyet düşürme politikalarının, galiba adım adım başarıya ulaştığını da bu vesile ile (en azından WRC sahnesinde) görüyoruz.

2 yorum:

Mali Selışık dedi ki...

Skoda kötü bir marka değiiiil, VW Grubu'ndan sonra bayağı güzel oldular bence.

Sinan Kolat dedi ki...

Skoda'dan cacık olmaz normalde, Doğu Avrupa kafası :) ama rallilerden sonra emin olamıyorum

Related Posts with Thumbnails