Kural değişiklikleri ile beraber 2011, bolca kural değişikliği yapılan diğer yıllar kadar belirsiz başlıyor aslında. 2010 sezonunun da yükselttiği beklentilerle herkeste bir heyecan, herkeste bir coşku. Haftaya bu aralar fiziksel olarak dünyanın binbir tarafında da olsak ruhumuz Melbourne'de olacak.
Bu senenin en büyük olayı yeni Pirelli lastikleri olacaktır. Kimsenin tam olarak nasıl çalıştıracağını çok anlamadığı bu lastikler, Terminator-vari Bridgestone'ların yerine çok kısa sürede ciddi performans kaybına uğruyor. Bu yüzden çok farklı taktikler uygulayacak takımlar. Yeni lastikleri anlamak için en elzem şey, onları testlerde bolcana kullanmaktı. Mesela Ferrari, neredeyse hiç mekanik arıza yaşamadığı sezon öncesi testlerinde en çok kilometre kateden takım oldu. Ama Mclaren, yeni aracını piste geç sürme isteği ve egzost ısınma sorunlarını halledemediğinden bu konuda ciddi sıkıntı yaşadı.
Bunun dışında bir de arka kanat olayı var. Aslında onu uzun uzun yazmıştık, buradan ulaşabilirsiniz. Son derece karmaşık kuralları olan, açıldığında güvenlik sorunu çıkarabilecek, eğer işe yararsa geçişi fazla kolaylaştırma ihtimali bulunan, pilotlar açısından direksiyondaki kumandaları fazlalaştıran ve fanatik olmayan F1 izleyicisinin zor anlayacağı bir şey bu arka kanat. Şimdiden F1'in kemik takipçileri arasında da tepki topladı ve hayatına 1-0 geriden başlayacak. Bu sistemin tek artısı, mesela KERS gibi aracın etrafında kurulduğu bir şey değil. Takım patronlarının genel politikası "bekle ve gör", eğer sistem gereken etkiyi sağlamaz ve spora katkı vermezse eski arka kanatlara dönüş nispeten kolay olacak.
KERS ise bambaşka bir tren. 2013'te daha çevreci olacak F1 için, uzun vadeli bir çözüm ve bunu gittikçe daha iyi kullanan takımlar, diğerlerini yavaş yavaş geçebilir. Sistemin en önemli noktalarından biri, bu teknolojinin, araba üreticileri tarafından yol araçlarında da kullanılabilecek olması. Ama açılır-kapanır arka kanadı kendi arabamda göremiyorum, ne şimdi ne de gelecekte.
Aslında kimsenin tam bir şey anlamadığı sezon öncesi testlerde işkembelerin ortak görüşü, Red Bull'un yine sezona iyi başlayacağı. Webber bile "şu ana kadar geçirdiğimiz en iyi kıştı" dediğine göre, içi dolu bir tahmin bu. Ferrari de Red Bull'la aşık atabilecek tek takım gibi duruyor. Üçüncülük kürsüsü testler içinde el değiştirdi biraz. Renault, ciddi bir beklenti yarattı ilk testlerde. Egzost borularını sidepod'ların yanından çıkartıp geçen senenin blown exhaust'larının yasaklanmasının etkisini minimize etmişe benziyorlardı. Ross Brawn da 2009'da kendi takımına şampiyonluk getiren double diffuser'dan bile daha büyük bir etkisi olabileceğini söylemişti.
Tabi o günlerde Renault'da Kubica vardı. Sonunda şampiyonluğa oynayabilecek, dark horse pilotun altında dark horse bir araç olacaktı. Ama o şanssız ralli kazası ile kendi kendini baltalamış oldu. En son haberleri de verelim. Geçen hafta 4. kez ameliyat masasına yatan Leh pilotun gelişimi, bütün doktorları etkilemiş durumda. Elini ve kolunu kullanabiliyor ve bir kaç hafta içinde yürüyebileceği bile konuşuluyor. Umarız en yakın zamanda pistlere, eskisi gibi, geri döner.
Son testlere kadar Schumacher ve Rosberg'den yükselen "bu sene de bizden cacık olmaz" naraları, son teste gelen aerodinamik yenilemeler ve alınan hızlı tur zamanları ile "bakarsınız galibiyetlere oynarız, kim bilir"lere döndü. Sanki şu anda Red Bull ve Ferrari'nin arkasında Mercedes var gibi o yüzden. Bu senenin en kısa aracını üreten Almanlar, bunun avantajını belli pistlerde kullanacaklardır kesinlikle.
Bir yandan da ciddi aşama kaydetmiş Toro Rosso, Williams ve Sauber var. Force India'nın gittikçe gerilediği gridde bu üçlü "best of the rest" pozisyonu için ciddi şekilde çekişebilir. Burada genel kanı en büyük aşamayı Toro Rosso'nun kaydettiği. Ama bu sene aracın hızlı olmasının dışında lastikleri istikrarlı kullanması da fazlasıyla önemli olduğu için kişisel olarak bu 3 takım arasında bir sıralama tahmini yapmayı düşünmüyorum. Bir de Lotus, Renault motoru ve Red Bull arka tarafı ile ciddi atılım yaptı ama yaşadıkları sorunlarla henüz tam olarak dayanıklı olmadıklarını da gösterdiler. Bu sene Lotus'un puan almasını bekliyorum açıkçası. Lotus vs Lotus davası ise bir süredir harlanmadı, iki takım da konsantrasyonu piste verdi. Ama sezon ortasında bu konuyu yine binbir kere duyacağız.
Bu senenin kaybedenleri de var tabi. Mclaren ismini yukarıda anmadık. Egzost çıkışlarını bir türlü soğutamadıklarından araçla yeterli kilometre yapamadılar testlerde. Zaten bir hafta geç tanıttıkları yeni araçları, bu yüzden yeteri kadar Pirelli'lerle haşır neşir de olamadı. Mclaren, belki hızlı olma potansiyeli olan bir araç üretmiş olabilir ama şu anda o potansiyeli ortaya çıkaracak bir dayanıklıkları yok ve test eksikliğinden dolayı aracın baz setup'ı konusunda da diğer takımların arkasındalar. Her ne kadar Martin Whitmarsh, Avustralya'da sürpriz yapabiliriz dese de kafalarda heyecandan çok soru işaretleri var.
Force India, geçen sene Williams'a son yarışta bir puan ile geçilerek Markalar Şampiyonasında altıncılığı kaptırmıştı ama onları uzun dönemde aşağı sürükleyen sebepler önemli personellerini Lotus ve Sauber'e kaptırmaları ile Vijay Mallya'nın F1'e uymayan ciddiyetsiz yönetimi. 2011 için kontratı olmasına rağmen kışkışlamak istedikleri Liuzzi'yi napacaklarını bilmedikleri için bir türlü pilotlarını bile açıklayamamıştı takım. Bu kafa ile Force India'nın bir yere gideceğini düşünmüyorum, şu anda midfield'ın en arkasında gibi duruyorlar açıkçası. Bir de bu sene de sezon öncesi testlerde sıfır kilometre kateden HRT var. 2011'de de gridde olmaları başlı başına bir sürpriz zaten. Bu uzatmaların devam etmesi, parasız takıma herşeyi kiralayan Colin Kolles'e patlayacak gibi duruyor açıkçası. Bir de Marussia Virgin var. Kendi pilotları bile aracı yeteri kadar geliştiremediklerinden bahsediyorsa ortada bir sorun vardır. HRT ve Virgin, %107 kuralının geri dönüşü ile bu sene bazı yarışlarda cumartesiden tası tarağı toplayıp dönebilir geliyor bana.
Bu sene gözümün üstünde olacağı üç çaylak da pistlere çıkıyor: Pastor Maldonado, Paul di Resta ve Sergio Perez. Jerome d'Ambrosio da var ama onun Virgin ile neler yapabileceği meçhul olduğu için Genii pilot akademisi mensubu genci, ileriki yıllarda başka takımlarda daha iyi tartabiliriz gibi geliyor. Sergio Perez, testlerde elde ettiği iyi sonuçlarla dikkat çekti ve Formula 1 camiasına hızlı adapte olmuş gibi. Maldonado ise Williams'ın arızalarından bolcana etkilendi.
Hindistan'ın da eklendiği takvimde, son notu da sezonun Melbourne'de başlayacak olmasından ne kadar mutlu olduğumu belirtmeye ayırayım. Bahreyn'in ilk, Abu Dhabi'nin son yarış olmak için attıkları taklalardan geleneksel bir F1 seyircisi olarak mutsuzdum, neyse ki 2011 Melbourne'de başlayıp Interlagos'ta bitecek; olması gerektiği gibi!
Haftaiçinde yarışma postlarına tekrar başlayacağız. Bloglara erişimin kısıtlanmasından dolayı bana email atarak da tahminde bulunabileceksiniz, ben de onları post'ların alt kısmına yorum olarak koyarım toptan.
O zaman artık gözler Avustralya'da. Heyecanla 2011 sezonunun başlamasını bekliyoruz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder